Günümüzden, neredeyse 15 ay önce 27 Eylül 2010 tarihli bir yazı kaleme almıştım. “Avrupa Birliği’nden Bir Gol Daha Yemek” adlı yazımda, Avrupa Birliği (AB)’nin, Meksika’dan sonra G. Kore ile Serbest Ticaret Antlaşması (STA)’na hazırlandığını, 6 Ekim 2010’da imzalanacak antlaşmanın 2011’de yürürlüğe gireceğini ve AB pazarlarında Türkiye’nin tekstil, beyaz eşya ve otomotiv gibi sektörlerde Güney Kore ile yarışmasında adaletsiz bir durumun ortaya çıkacağını dile getirmeye çalışmıştım.
SERBEST TİCARET ANTLAŞMASI NEDİR?
Andığım yazımda, “Türkiye, tam üye olmadığı için Brüksel’de STA’lar hazırlanırken masada değil. Ancak alınan kararlara uymak zorunda. STA’lardan Türkiye;
•Üçüncü dünya ülkelerinin malları, gümrük vergisi ödemeden AB pazarlarına girebiliyor. Bu şekilde Türkiye’nin AB pazarında üçüncü dünyanın mallarıyla rekabeti zarar görüyor.
•Türkiye, GB’de olduğu için üçüncü dünya ülkelerinin malları da Türkiye’ye gümrüksüz girebiliyor. AB malları da aynı şekilde STA yapılan ülkelere pazarlanabiliyor Ancak, Türkiye AB ülkesi olmadığı için üçüncü dünya ülkelerine pazarladığı mallar için gümrük indiriminden yararlanamıyor. Kısaca, üçüncü ülkelerin malları, AB piyasasına girip oradan da gümrüksüz-kotasız Türkiye pazarlarını işgal ediyor. Türkiye ise aynı kolaylıkla mallarını pazarlamıyor, pazarlamayacak. Üstelik AB’nin STA imzaladığı ülkeler Türkiye ile benzer üretim desenine sahip ülkeler.” şeklinde kısaca saptamalar yapmıştım.
O günlerde yapılan bu saptamalar, yanıtsız kalmıştı. Ancak aradan geçen zaman, bu saptamaları, maalesef haklı çıkardı. İşin geldiği noktaya bakın ki, Avrupa’dan dönüşlerinde AB’ye giriyoruz diye şenlik düzenleyenler, girmemizde sayısız yararlar var diye çarşaf çarşaf yazı döşenenler, AB’ye karşı bilimsel ve yurtsever eylemde bulunanlara karşı tavır gösterenler bile şimdi bunu sorgulamaya, hatta yakınmaya başladılar. Bunun son örneklerinden birisini, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan verdi. 9 Şubat 2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Merve Erdil’in haberine göre Ekonomi Bakanı Çağlayan, Berlin’de 31 ülkeden 47 ticaret müşaviriyle yaptığı toplantıda, STA’lar hakkında şunları söylemiş; “Biz de arkasından nal topluyoruz. 12 yıl geçmesine rağmen hâlâ STA yapamadığımız ülkeler var. Mesela Güney Afrika, Meksika ve Cezayir ile anlaşma yapamıyoruz… Türkiye ile Güney Kore arasında STA’nın mart ayında yürürlüğe girmesini planlıyoruz. Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-Bak’ın Türkiye ziyaretinde üzerinde çalışıldı. Ciddi mesafe alındı. Sayın Başbakanımız, Kore Devlet Başkanı’na artık daha fazla uzatmadan, bu işin bitirilmesi beklentisini iletti. Başbakanımızla 26–27 Mart tarihinde Güney Kore’ye yapacağımız ziyarette bu anlaşmayı imzalayacağız. Aksi halde Güney Kore’nin AB ile yaptığı STA anlaşmasının, Türkiye’yi by-pass tehlikesi var. Bunlar, Gümrük Birliği Anlaşması’na imza atanların bıraktığı sorunlar”.
Yine habere göre; Alman Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Philipp Rösler ile de görüştüklerini belirten Çağlayan: “Almanya ile çifte vergilendirmenin önlenmesi ve kayıt dışılıkla mücadele konusunda iki ülke arasında bulunan anlaşmaların Türkiye’de Bakanlar Kurulu kararının yayınlanması bekleniyor. Almanya’nın da bunu onaylamasını Türkiye olarak bekliyoruz. Ayrıca işadamlarına vize konusu, karayolu taşımacılığında kota uygulaması ile transit uygulamaları konularında Alman Bakanla yaşanan sıkıntıları paylaştık.”Bakan Çağlayan, bir soru üzerine Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’ye karşı izlediği politikanın Türkleri incittiğini söylemiş, “Almanya’nın seçimler nedeniyle yaptığı açıklamaları, seçmenlerine havale ediyorum. Ülkelere gösterdiğimiz saygının aynen bize de gösterilmesini bekliyoruz. Almanya’dan böyle bir ekonomik dönemde köstek değil, destek bekliyorum. Bu anlayış umarım değişecektir.”
AVRUPA BİRLİĞİ ÇIKMAZI’NDA DOĞRU TANIYI KOYABİLMEK!
Türkiye, AB’nin imzaladığı STA’lara dâhil olmak istiyor. AB, “Tam üye olmadan olmaz” diyor. Türkiye’deki iktidarlar, bu kez tam üye talebinde bulunuyor. AB, “Şimdi olmaz” diye işi yeniden yokuşa koşuyor.
Eğri oturalım, doğru konuşalım. AB, Türkiye’yi toplumsal ve ekonomik koşulları nedeniyle tam üye yapmak istemiyor. Üstelik tam üye yapmadan GB aracılığıyla pazarlarımızı işgal etmiş bulunuyor. Almam da demeyecek, çünkü kapı önünde bekletmek onların çıkarına çalışıyor. Erol Manisalı Hoca, bu işe kapı önünde iğfal diyor.
O zaman seçenek ne olmalı? Seçenek, Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda ekonomi ve siyasette tam bağımsızlıktan geçiyor. Bu bağlamda, öncelikle GB’den çıkmak ve müzakereleri kesmek gerekiyor. Dünya AB’siz de dönüyor.
Konu üzerinde, “Salt AKP hükümeti değil, başta Ana Muhalefet Partisi olmak üzere diğer siyasi partiler, kamuoyunu etkilemeye çalışan Avrupasever sözde sivil toplum örgütleri ve üniversiteler de düşünmeli” derim.
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Usiad.net