Prof. Dr. Erol MANİSALI Yazdı: “Küresel Rekabetin Ortadoğu’ya Yansımaları”

USİAD Bildiren

–         Ortadoğu 2003’ten beri büyük bir değişim sürecine sokuldu.

–         Irak önce işgal edildi sonra parçalandı; iki mezhep ve bir etnik grup olarak ayrıştırıldı; Şiiler, Sünniler ve Kürdistan olarak. Bir daha birleşemeyecek bir yapılanma sürecine girdiler.

–         Afrika Ortadoğusu’nda Sudan, ‘Hıristiyan ve Müslüman Sudan’ olarak iki devlete bölündü.

 

–         Son perde de ‘Arap Baharı’ adeta bir fırtına gibi estiriliyor. Libya, Tunus ve Mısır’ı silkeledi. Suriye üzerinde var hızı ile estirilmeye devam ediliyor.

 

–         Ankara, Arap Baharı’nda tam olarak cephede yer aldı ve bu konumunu sürdürüyor.

Öne Çıkanlar

Ortadoğu’da 2003’ten beri yürütülen gelişmelerde öne çıkanlar nelerdir?

–         Arap Baharı estirilen ülkelerde Müslüman Kardeşler’in (Muslim Brotherhood) öne çıktığını ve iktidar için Batı tarafından desteklendiğini görüyoruz.

–         İran bağları doğasıyla, Şii’lerin önlerinin kesildiğini ve zayıflatıldıklarını izliyoruz.

–         Buna karşılık Sünni mezhebinin sistemde egemen olması isteniyor.

–         Olaya bu boyuttan baktığımız zaman siyasal İslam’ın Sünni ağırlık bir biçimde yönetimlere gelmesi Batı tarafından tercih edilmektedir.

–         Müslüman Kardeşler’in eski Amerikan (ve Batı) karşıtlığını terk ederek iş birliğine razı olması yaşanmakta olan Arap Baharı’nın esas nedenidir.

–         Türkiye’nin bu bağlamda Batı tarafından Ortadoğu’da örnek ülke olarak gösterilmesini doğal karşılamak gerekir; Ankara’nın Batı ile iş birliği tatmin edici bir düzende ilerliyor. Türkiye, Sünni çoğunluğun yaşadığı bir ülke. Bu açıdan da iktidarın Arap Baharı’nı desteklemesi yönünde.

 

Madalyonun Öbür Yüzündekiler

 

Madalyonun öbür yüzünde başka faktörlerde bulunuyor;

  1. Türkiye-İran ilişkileri ve Arap Baharı nasıl örtüştürülecek? Türkiye bugün Suriye ile yaşamakta olduğu sorunları yarın İran ile yaşamaya mecbur edilirse Ankara’nın tercihi ne olacak?

Türkiye ile İran’ın karşı karşıya gelmesi (getirilmesi) yalnız iki ülke açısından değil, hem bölge hem de küresel dengeler açısından bir felaket olur.

Ancak iki yıl içinde Türkiye-Suriye ilişkilerinin hangi noktadan nereye deldiğini (getirildiğini) de görmek durumundayız.

  1. Arap Baharı’nın Arap Ortadoğusu’nu demokratik bir rejime götürüp götürmediğinin iyi değerlendirilmesi gerekir.

Arap Ortadoğusu’nun Sünni ağırlıklı ülkelerinde Müslüman Kardeşler’in iktidara geldiğini varsayalım; Müslüman Kardeşler çağdaş ve demokratik bir yapı ister mi? Yoksa kendi felsefesi doğrultusunda bir düzen mi dayatır?

Yakın tarih ikinci olasılığın ortaya çıktığını göstermektedir. O zaman Ortadoğu’da estirilen rüzgârın bu ülkelerin demokratik bir yapıya götürmediği sonucu çıkar.

 

Esas Sorun Başka mı?

O zaman Ortadoğu’daki bütün bu değişimlerin arkasındakiler ne?

–         Çin, ABD rekabeti ve kavgasında Ortadoğu büyük bir önem taşıyor. Çin’in bölge petrolüne ve doğalgazına gereksinimi yarın daha da büyüyecek.

–         Çin’in hızlı büyümesinin ve ABD’yi geçmesinin engellenmesi için Ortadoğu’nun ABD’nin (ve Batı’nın) elinde bulundurulması gerekiyor.

–         Çin’den de öteye, Asya-Pasifik ekseninin dünya egemenliğinin sınırlandırılması için Ortadoğu’nun el altında bulundurulması zorunlu.

–         Arap Ortadoğusu’nda Suriye bu nedenle ABD ve AB için stratejik bir öneme sahip. Suriye’nin “denetim altına alınması” ABD ve AB için çok önemli.

–         İran’ın Asya-Pasifik hattının bir parçası haline gelmesi ABD ve AB’yi ürkütüyor. Çünkü İran’ın Ortadoğu’daki etkisi, Şii kimliği yüzünden çok önemli.
Suriye’nin koparılması demek İran’ın ( ve Asya’nın) Doğu Akdeniz’e uzanmış ön karakolunun yok edilmesi anlamına gelir.

–         Türkiye ve Rusya’nın “Batı ile iş birliği inde bulundurulmaları” ABD ve AB açısından çok önemli.
Batı, Türkiye ve Rusya’yı da Asya-Pasifik güç odağına kaptırırsa, küresel dengedeki hızla kaybeder.
Batı’lı stratejistler son yıllarda bu konuyu enine boyuna işlemeye başladılar. Türkiye’ye son yıllarda gösterilmekte olan “aşırı ilginin” bir nedeni de budur.

Ortadoğu kazanı küresel güç hesaplarının ve kavgasının odak noktası haline geldi. Türkiye de ne yazık ki, bu kazanın içinde bulunuyor.

İç dinamiklerimiz ile küresel dinamikler tam bir etkileşim içine geçmişlerdir.

 

Prof. Dr. Erol MANİSALI

USİAD Bildiren Dergisi 49. Sayı

DERGİNİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.