Dursun YILDIZ: “Su Hakkı” Neden Öne Çıktı

USİAD Bildiren

Son 10 yıldır  “Su Hakkı” kavramından temel bir insan hakkı olarak daha fazla söz edilmesine rağmen uygulamada yeterli ilerleme sağlanamamıştır.

Bu konuda en ileri adım 2010 yılında BM tarafından atılmış ve BM Genel Kurulu suyun bir insan hakkı olduğunu kabul eden sözleşmeye onay vermiştir.

Bunu BM İnsan Hakları Komisyonu’nun kabul ettiği karar izlemiştir. Bu kararda insan haklarına ve temiz suya ulaşma ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına vurgu yapılmıştı. Bu karar su hakkı konusunda önemli bir ilerleme olmuştur. BM Genel Kurulu ve komisyonlarında “Su Hakkı” kavramının tanınması ve sıkça söz edilmesi, Su Hakkı Raporu için özel bir Raportör atanması, Dünya Sağlık Asamblesinin sonuç bildirisinin su hakkını tanıması gibi gelişmeler “Su Hakkı”nın Küresel Ajanda içinde yer almasına yardımcı olmuştur.

Son 10 yıldır çeşitli sivil toplum örgütlerinin “Su Hakkı” konusunda mücadele ettikleri biliniyor. Ancak birçok alanda bugüne kadar verilen bu mücadele sürekli bir reddiye ile karşılaştı. Her üç senede bir düzenlenen Dünya Su Forum’larında  “Su Hakkı”nın tanınmasının sürekli göz ardı edildiği ve gündemden uzak tutulduğu görüldü. 2000 yılındaki 2. Dünya Su Forumu’ndan başlayarak “Su Hakkı“nın tanınması sürekli reddedildi. Zaten 2000 yılında düzenlenen 2. Dünya Su Forumu’nun Bakanlar Deklarasyonu’nda da su bir hak değil ihtiyaç olarak yer almıştı.

BM’nin 2002 yılında su hakkı üzerine genel bir açıklama yapması da 2003 yılındaki 3. Dünya Su Forumu’nda bu konuda bir ilerleme sağlayamadı.2006’da düzenlenen 4. Dünya Su Forumu’nda Bolivya’nın önderiliğinde birçok ülkenin suyun bir insan hakkı olarak tanınması önerisi kabul görmedi.5. Dünya Su Forumu’nda ise 24 ülkenin suyun bir insan hakkı olmasına yönelik deklarasyonu ve BM Genel Kurulu Başkanı’nın suyun bir hak olduğunun tanınmasına yönelik mektubuna rağmen bu talepler yine dikkate alınmadı.

 

6. Dünya Su Forumu’nda da Çokça Söz Edildi

Bu yıl Marsilya’da düzenlenen 6. Dünya Su Forumu’nda da “su hakkı”  konusu Forum boyuca sürekli “Su ve Sanitasyon Hakkı” olarak konuşuldu. Birçok ülke ve 40 uluslararası organizasyon taslak bakanlar deklarasyonunda “Su Hakkı” kavramına yapılan vurguyu yetersiz bulup bunun değiştirilmesini talep ettiler. Ancak bu baskılara ve 2010 yılında BM’nin karar almış olmasına rağmen “Su Hakkı”  Bakanlar Deklarasyonu’nda yine geçiştirildi. Su hakkı insan haklarına refere edilerek söz edildi. Bu forumun ana teması “çözüm zamanı” idi. BM’nin Su Hakkı Raportörü bu durumu Dünya Su Forumu’nun fay hattı üzerine çözüm binaları inşaa etmesi sonucunu doğurduğu şeklinde yorumladı.

 

Yasal ve Politik Açılardan “Su Hakkı”

Su Hakkı’nın BM Genel Kurulu Kararından sonra diğer uluslararası su organizasyonlarında daha vurgulu bir şekilde ele alınması ve sonuç bildirilerine yansıması hükümetlere bir tavsiye niteliğinde olacaktır. Bu tavsiyenin bir yaptırım gücüne dönüşmesi olasılığı sınırlıdır. Bu nedenle “Su Hakkı”nın uluslararası hukuk metinlerine girmesi ve uluslararası deklarasyonlarda daha çok sözü edilir olması bu konuda mücadele eden kesimler için ileri mevziler olacaktır. Bu durum aynı zamanda ülkelerin insan haklarına ne denli saygılı olduğunun bir referans düzlemi olarak da ortaya çıkabilir. Bunun sonucu ülkeler “Su Hakkı”nı kendi anayasa ve yasalarına yerleştirip tanıyabilirler. Bu konuda hukuki olarak gelinebilecek son nokta burasıdır. Ancak bu noktada bir başka soru ortaya çıkmaktadır. Bu hakkın yasal olarak tanınması o hakkın “bir hukuk normu” olması ve uygulanması için yeterli midir?

 

Su Hakkı’nın Tanınmasının Boyutları

Dışişleri Bakanlığı eski Hukuk Müşaviri Özden Sav bir makalesinde bir hakkın tanınmasının boyutlarını([1]);

a. O hakkın hukukî-işlevsel olarak adlandırılabilecek yön,

b. Hakkın psikolojik, sosyo-psikolojik boyutu

olarak tanımlamaktadır. Yazar “bunlardan ilkinde hukukta bir “hak”kın var olabilmesi için, bir kamu otoritesinin bu hakla bağdaşmayan, hakkın ihlali niteliğindeki eylemleri denetlemesi, gözden geçirmesi ve ihlal niteliğindeki eylemleri durdurması gerekmektedir.” demektedir.

Bu bağlamda, hakkın yararlanıcısı, hakla ilgili olarak örneğin hakkın ihlal edilmesi durumunda yasal işlem başlatabilecektir. Böyle bir süreçte mahkemenin zararı gidermek amacıyla yasal giderime hükmetmesi beklenir. Hükmedilen giderimin hak sahibinin zararını hafifletmesi gerekir([2]).

Bu durumda Su Hakkı’nın var olabilmesi yukarıdaki tanımlar çerçevesinde değerlendirildiğinde: bu hakkın ihlali niteliğindeki eylemleri bir kamu otoritesinin denetlemesi gerekecektir. Bu otorite aynı zamanda ihlal niteliğindeki eylemleri durduracak bir yetkide olacaktır. Bunun yanı sıra hak sahibi zararının hafifletilebilmesi için yasal işlem başlatabilecektir.

Tüm bunların gerçekleşebileceği bir sosyal politikanın önünde öncelikle 1990’lı yılların başından bu yana tüm dünyada yaygınlaşan suyu bir ticari meta olarak kabul eden “Neo Liberal Politikalar” yer almaktadır. Bu da konunun hukuki ve teknik boyutlarından çok politik boyutunun öne çıktığını ortaya koymaktadır.

 

Su, Aslında Bir Canlı Hakkıdır.

Hukukçular Hukukta bir hakkın var olması için koşullar aranması gerektiğini ileri sürmektedir. Bazı hukukçular, bu haktan yararlanacak olanların (örneğin hakkın esirgenmesi için hükmedilecek giderimden yararlanacak olanın) canlı olmasının yeterli olmayacağını, ayrıca, bu giderimin hukuktaki anlamını takdir edebilecek durumda olması gerektiği düşüncesindedir.

Bu durumda  “Su Hakkı” uluslararası düzlemde kabul edilecek olursa, insan dışındaki tüm canlılar bakımından da yaşamın sürmesi için suya gerek olduğuna göre, aynı hakkın tüm canlılar bakımından da bulunduğunun savunulması gerekecektir.

İnsanoğlunun değiştiremediği üretim ve tüketim alışkanlıklarından etkilenen yerkürenin, hızla değişen doğal koşullarında, yerkürenin doğal dengesinin, yaşayan tüm canlıların oluşturduğu yaşam döngüsüne bağlı olduğu, bunun eski sağlıklı biçimini sürdürmek isteniyorsa, tüm canlıların var olmaya devam etmesine çalışılması gerekeceği ileri sürülerek, bir “Su Hakkı” kabul edilecek olursa, bu hakkın tüm canlılar için, (bir başka deyişle, insanlar kadar hayvanlar için de) eşit biçimde geçerli olması gerekecektir.

 

Su Hakkı Nasıl Uygulanır?

Su Hakkı, insan hakları içinde somut ve yaşamsal bir öneme sahip olduğundan diğer haklardan farklılık taşır. Bu nedenle de bu hakkın kabulü ya da reddi, varlığı ya da yokluğu soyut bir söylem üzerinden değerlendirilemez. Bir diğer deyişle; su hakkının kabulü, somut uygulamayı da beraberinde getirmelidir. Bu nedenle su hakkının politik olarak kabulü, teknik olarak uygulanabilir ve hukuki olarak da yargılanabilir olmasını gerektirir([3]).

Bu nedenle su hakkının bir hak olarak kabulü siyasi bir konudur. Yasalarla korunup siyasi irade tarafından da kollanmalıdır. Çünkü birçok diğer evrensel insan hakları gibi yasalarda yer alsa bile tam olarak uygulanması sonuçta siyasi tercihlere bağlı kalır.

Anayasal ve yasal olarak kabul edilen “Su Hakkı”  politik olarak kollanmadığı sürece her zaman delinmeye adaydır. Politik olarak kabul edilen bir su hakkı teknik ve yasal olarak desteklenmedikçe de bir anlam taşımaz. Bu hak bu nedenle birçok değişkenin bir arada var olmasını gerektirir ve sürekli bir mücadele ile elde tutulabilecek bir haktır. Çünkü su hizmetlerinin ticarete konu edilmesi konusundaki girişimler artarak sürmektedir.

 

Su Hakkı Olan ama Suya Ulaşamayan Toplumlar mı Olacak?

Uluslararası alanda “Su Hakkı” kavramının yerleştirilmesi mücadelesi esas olarak önemli mevziler kazanmıştır. Bu mevzilerin üzerinden konu bir “uluslararası hukuk ve insan hakkı normu” haline de getirilebilir. Bu nedenle yapılan çalışmalar suyun bir insan hakkı olarak tanınmasında önemli dayanak noktalarının oluşmasına olanak tanımıştır.

Ancak “Su Hakkı” kavramından uluslararası alanda son dönemde daha çok söz edilir olması ve politik kabul görmesinde bu mücadelenin dışında yoksul dünyada su yönetimi konusundaki sıkışmanın da çok önemli bir rolü vardır. Su konusunda belirlenen hedeflerin gerisine düşülmesinin ortaya çıkaracağı gerilimler ve politikaya etkileri “Su Hakkı” kavramıyla bir ölçüde azaltılmaya çalışılmaktadır.

Su Hakkı’nın kabul edilip uygulamaya konul(a)mamasının önünde teknik ve ekonomik yetersizliklerin yanı sıra doğrudan politik tercihler de rol oynamaktadır.

Dünyamız, yakın gelecekte insanların Suya Ulaşma Hakkı’nı kabul edip, ön ödemeli sayaçlarla su tahsilâtı yapan yönetimlerin artacağı bir dünya olacaktır.

Bu nedenle bu konuda asıl sorgulanması gereken şey; “Su Hakkı”nı elde eden toplumların “Suya Ulaşma Olanağı”nı elde edip etmedikleri olmalıdır.


[1] Özden  SAV”Su Hakkı”  makaleler TBB Dergisi, Sayı 68, 2007

[2] C.Stone, “Should Trees have Standing? – Toward Legal Rights for Natural Objects”,

(1972), 45 Southern Californian L.R. 450’den naklen, M. Dixon & R. McCorquodale,

Cases And Materials On International Law, s. 490 (Londra, 1991).

[3] Hak ihlallerinin yargıya taşınabilir olması

 

Dursun YILDIZ

İnş. Müh.

Su Politikaları Uzmanı

 

USİAD Bildiren Dergisi 49. Sayı

Derginin tamamını okumak için tıklayın.