İlk bakışta Bil Gates ile Türkiye Tarımı arasında ne ilişki vardır denebilir. Ancak organik bir bağ yoksa bile, biri yenilikçiliğin kapitalist öncülerinden Microsoft’un kurucusu. Yeni-liberal dünya görüşünü savunuyor ve açlığa karşı çözüm yolları konusunda ilginç görüşlere sahip. Türkiye ise neredeyse son 30 yıl içinde giderek artan dozda uyguladığı yeni-liberal politikalarla tarım ürünleri açısından bir ithalat cenneti durumuna gelmiş bir ülke.
BİLL GATES NEDEN TARIM DİYOR?
Ocak 2012‘nin son günlerinde Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nun “Gıda Güvenliği” oturumunda dünyanın ikinci en zengin kişisi Bill Gates de bir konuşma yapmış. Gates, kısaca “Dünyada 1 milyar insan sabah uyandığında karnını nasıl doyuracağını bilmiyor. Her 7 insandan biri açlıkla karşı karşıya. Yeterli beslenemedikleri için erken yaşlarda ölen çocukların sayısı 200 milyonun üzerinde. Bir yanda böylesine ürkütücü rakamlar, diğer yanda gıdaların yüzde 40’ının ya tedarik zincirinde, ya tüketici bazında çöpe gidiyor. Ortadan kaldırmaya uğraştığımız hastalıklar, açlıktan ve kötü beslenmeden kaynaklanıyor” demiş. Bunlar herkesin bildiği iç acıtan saptamalar. Ancak Gates, nedenlerine hiç değinmemiş,
Microsoft’un kurucusu Gates’in, kurduğu vakıfla Afrika’da sağlık sorununa odaklandığı ama son dönemlerde tarımla ve özellikle “tarımda inovasyon” ile ilgilendiği biliniyor. “Tarımda inovasyon” deyince ekili alanların daha verimli kullanılmasından GDO’ya kadar geniş bir alan var. İşte burada, şimdilerde pek bilinmeyen bir deyimi, VEHBİ’NİN KERRAKESİ’ni anımsatmakta yarar var. Bu deyim, “İşin iç yüzünün anlaşıldığı anlamında” kullanılıyor. Gates’ın tarıma olan karşı artan ilgisinin ardında acaba ne var? Gates, 2010 yılı yaz aylarında GDO konusunda uzmanlaşmış Monsanto şirketinin 500 bin hissesini 23 milyon lira karşılığında almış. Monsanto, yoksul çiftçileri kendi tohumlarına mahkûm etmekle suçlanan bir şirket değil mi? Gates, Afrika’ya açlığın çözümü için GDO’ları mı götürecek?
TARIMDA 2011’DE DE İTHALAT ŞAMPİYONU OLDUK.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan dış ticaret rakamlarına göre ise, 2011’in Ocak-Kasım döneminde ithalat bir önceki yıla göre yüzde 33.5 artış göstermiş. Aynı dönemde et ithalatında yüzde 392,canlı hayvan ithalatında yüzde 314 artış söz konusu. Görüldüğü gibi et ve canlı hayvan ithalatındaki artış, toplam ithalat artışının on katından daha fazla olmuş. Türkiye’nin karkas et ve canlı hayvan ithalatı 1.5 milyar doları aşmış. Hayvancılıkta durum öyle iken, insan ve hayvan beslemede en önemli kalemlerimizde biri olan tahıl ithalatında durum ne? Yine bir yıl öncesine göre tahıl ithalatında yüzde 98.2 artış gözlemlenmiş.
İthalat artışlarında başka neler var? 2011 Ocak-Şubat döneminde ithalatı en fazla artan üçüncü kalem ise yüzde 136.8 ile mücevherat (pırlanta, elmas, inci, yakut vb) olmuş.
Şimdi soralım? Bu mücevherleri kimler kullanmış? Bunları, tarımsal üretimde çok para kazandıkları için tarımı ve kırı terk eden ve şehirlerin zengin semtlerine yerleşen köylülerimizin hanımları kullanmıştır (!) herhalde. Siz bakmayın münafıklara.
İşin şakası bir yana. Dışa bağımlı yeni-liberal politikalarla Türkiye Tarımı çöküyor, temel ürünlerde tam bağımlı olduk. Buğdayda ve kırmızı ette, kendi halkını doyuracak düzeyde üretemeyen ülkeler de gıda egemenliği ve güvenliği kalmamıştır. Durum böyle iken, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Yayın Organı olan Tarım Bülteni’nin Ocak-2012 tarihli sayısında “Tarım İhracat Rekoru Kırdı” haberi var. Üstelik haber başlığının altında, “Hayvansal ürün ihracatı yüzde 47.73 ile en fazla artış kaydeden kalem oldu.” şeklinde bir bilgi de eklenmiş(!)
Yazımızın başına dönelim. Bil Gates’in savunduğu dünya görüşü ile Türkiye’deki egemenlerin uyguladıkları dünya görüşünün yeni-liberal politikalar olduğu görülüyor. Ancak, bunların dünyada da, Türkiye’de de insanlara iyilik getirmedikleri açık bir şekilde ortaya çıkmış bulunuyor. Acaba, kimi laik, kimi Ilımlı İslam kisveli, ancak özünde yeni-liberaller bu gerçekleri görüyorlar mı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
USİAD Bildiren Dergisi 49. Sayı
usiad.net