Yerli Malı Haftası’nı Kutlamak Çağdışılık ya da Nostalji mi (2)

Mustafa KAYMAKÇI

Bir önceki “Yerli Malı Haftası’nı Kutlamak Çağdışılık ya da Nostalji Mi?(1)”adlı yazımızda, (yazıyı okumak için tıklayınız) “Dış Ödemeler Dengesinin Açık Olması İle Yerli Malı Kullanımı Arasında İlişki Var Mı?”konusunu sorgulamış ve Küreselleş(tir)me politikalarıyla, yerli mallar yerine dışarıdan ithal edilen malların kullanımıyla, dış ödemeler dengesinin  yüksek düzeyde kronik olarak açık verdiğini, bunun da işsizliği körüklediği ve üretimin giderek gerilediğine değinmiştik.

Bu yazımızda ise, Küreselleş(tir)me politikası kısaca açıklanacak ve “Yerli Malı Kullanımını Artırmak İçin Ne Yapmalı?” konusunda kimi önermeler yapılacaktır.

Küreselleş(tir)me, zengin ya da metropol sermayenin kârlılıklarını sürdürmek için uyguladıkları yeni-liberal politikaların bütünü. Bu amaca yönelik olarak, dünya ekonomileri tek bir pazara dönüştürülmek istenmektedir. Bu da ulusal devletlerin denetim güçlerinin yok edilmesi, en azından sınırlandırılmasıyla olası. Küreselleş(tir)me ideologları, küreselleş(tir)meye karşı çıkmayı, dünya ticaretinden pay alma etkinliklerine karşı çıkmak şeklinde yorumlamaktadırlar. Oysa yeni-liberal politikaları kabul etmeden, ulusal ve devletçi-planlamacı ekonomilerle de dünya pazarına çıkmak olasıdır. Bu iki konu, sürekli ve kasıtlı olarak birbiriyle karıştırılmakta.

Küreselleş(tir)meciler, bağımsız kalkınma fikrini marjinalleşme tehlikesi olarak görüyorlar. Onlara göre: “Ekonomide bağımsız kalkınma girişimleri, Türkiye’yi tekelci şirketlerle eklemlenmiş fason üretim siparişlerinden bile mahrum bırakacak ve daha da fakirleşmeye neden olacaktır.”

Türkiye, tekelci şirketlerin güdümünde yeni-liberal politikaları uygulamaya çalışıyor. Bu bağlamda “Ekonomiyi ne kadar liberalleştirirsek piyasa dinamikleriyle kendiliğinden kalkınırız. Liberalleşme olmazsa, yabancı sermaye de gelmez” gibi fikirler kamuoyuna pompalanmaktadır. Neredeyse herkes liberal olmuştur. Devletçi olanları bile fikirlerini örtük bir şekilde belirtir duruma gelmişlerdir.  Ancak bugünün gelişmiş ülkelerinin liberal küresel sistem ile değil, güdümlü ve koruyucu bir ekonomik düzenle bu düzeye geldiği unutturulmuştur. Bütün bu durumlar dikkate alındığında, Türkiye gibi çevre ülkelerinin dünya pazarlarına devletin öncülüğünde ya da kamu ağırlıklı firmalarla çıkabilme ve rekabet edebilme olanağının olduğu gözlemlenmektedir.

YERLİ MALI KULLANIMINI ARTIRMAK İÇİN NE YAPMALI?

Öncelikle güçlü bir ekonomiye sahip olunması gerekiyor. Bu amaçla:

•             Bağımlılığı yaratan yeni-liberal politikalar yerine halkçılık temelinde planlı karma ekonominin yeniden devreye sokulması, devletin kitleri yeniden kurması,

•             Tekeller yerine küçük ve orta ölçekli sanayi ve tarım işletmelerinin kooperatifleşme ile desteklenmesi,

•             Teknoloji konusunda dışa bağımlılığı kıracak ARGE etkinliklerine ayrılan kaynakların artırılması ve eşgüdümün sağlanması,

•             Gümrük Birliği’nden çıkılması,

•             Ve tüketicilere küçük yaşlardan itibaren yerli malların kullanmasını özendirecek önlemlerin alınması vb gerçekleştirilmelidir.

BİREY OLARAK NE YAPALIM?

Aldığımız her ürünün üzerinde değişik kalınlıktaki çizgilerden oluşan bir etiket vardır. İşte her ürünün arkasında bulunan bu etiketlere BARKOD diyoruz.

Birinci kısım, ülke kodunu gösterir.

İkinci kısım, firma kodunu gösterir. Ülke kodundan sonra gelen 4 hanedir. Bu kod Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde bulunan Mal Numaralandırma Merkezi’nden alınır.

Üçüncü kısım, ürünü tanımlayan mamul kodudur. Firma kodundan sonra gelen 5 hanedir.

Dördüncü kısım, Kontrol kodudur. Bu kod diğer rakamların hatalı okunmasını engellemek için belli bir formülle hesaplanan kontrol sayısıdır.

BİREY OLARAK, ÜLKE KODUNDA ,”869” OLAN MALI KULLANALIM. TÜRK MALI KODU, “869”’DUR.

 

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI

Derginin 57. Sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.net