Kürt Sorunu Toprak Devrimiyle Çözülebilir

Mustafa KAYMAKÇI

Türkiye, uzunca bir süreden beri, ayrılıkçı terör hareketinin ortaya çıkardığı ve adına kısaca ”Kürt Sorunu”, daha sonra da “Demokratik Açılım” denilen bir sorunla yatıyor ve kalkıyor. Ancak sorunu bir bütünsellik açısından ele alan irdelemeler yeterince yok.

Bu bağlamda, Kürt sorununun öncelikle dış dinamikler ya da Küreselleştirme örtük adıyla saklanmaya çalışılan emperyal yeni-liberal politikalarıyla bağlantısını kurarak dile getirmek gerekiyor.

Kürt sorununa iç dinamikler açısından bakıldığında ise iki boyutu olduğu görülmektedir. Birincisi sınıfsal, ikincisi ise demokrasi boyutudur. Burada da toprak sorunu öne çıkmaktadır. İşin ağırlıklı, ancak çözüme kavuşturulması gereken yanı da budur.

KÜRESELLEŞ(TİR)ME İLE EMEK-SERMAYE ÇELİŞKİSİ UNUTTURULDU

Küreselleş(tir)me, reel sosyalizmin bunalıma girmesi ve çöküşü ile dünyanın tek kutupluluğa dönüşmesi ve liberal-kapitalist sistemin başarısı olarak gündeme sokulan bir kavram. Bu kapsamda, liberal-kapitalizmin dünyanın eriştiği en mükemmel sistem olduğu ve tarihin sonu geldiği fikri pompalandı. Kapitalizm bir dünya dinine dönüştürüldü. Bu dönüştürme sürecinde, kimi bilim adamları, yazarlar ve siyasetçiler fonlandı. Çalışmalarla liberal-kapitalizmin üstünlüğü üzerine önemli düzeyde kültürel egemenlik de kuruldu. “İnsanların beyinlerini işgal edebilirseniz, kalpleri ve elleri de arkadan gelecektir” deyişi gerçekleşti.

İşin asıl garibi, Türkiye’de de olduğu üzere liberal sol(!) adı verilen yeni yaklaşımlar ortaya çıkarıldı. Emperyalizm ve emek-sermaye çelişkisine dayalı politikalar çağdışı ilan edildi. Bunlar emek-sermaye savaşımının bittiğini, toplumsal katmanlar arasında çelişkiler yerine etnisite, cinsiyet, çevre gibi etmenlerin önemi üzerinde durulmasını gündeme getirdiler.

Bu bağlamda, üniter devletlerin çökertilmesi, parçalanması ya da zaafa uğratılması uygulamaları devreye sokuldu. Kimi ülkelerin yerel özellik ve kültürleri de olabildiğince körüklendi. Yugoslavya’nın parçalanması bu şekilde gerçekleştirildi.

İçinde yaşadığımız günlerde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ortaya çıkan bütün bölücü hareketlerde Batı’nın uyguladığı yeni-liberal politikaların payının olduğunu herkes ifade etmiyor mu?

Bu nedenle Kürt Sorunu da, daha çok üst yapısal sorunlar adı verilen konular kapsamında ele alınıyor, ancak sorunun temelini oluşturan alt yapı sorunlarının, daha açıkçası terör hareketinin daha çok görüldüğü bölgelerde dirlikle doğrudan bağlantılı olan feodalitenin çözümlenmesi doğrultusunda önermeler ortalıkta gözükmüyor. Bir başka deyişle konunun topraksız köylüler sorunu olduğu dile getirilmiyor, adeta saklanıyor.

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE KÜRT YOKSULLARI MÜDAHİL Mİ?

Kürt sorununun çözümünde, Kürt yoksullarının sendika, kooperatif gibi emek kitle örgütlerindeki temsilcileri devrede değildir. Topraksız köylüler, marabalar, kentlere yığılmış işsizler, boğaz tokluğuna çalışan işçiler, eğitim olanağı bulamamış gençler, kısaca Kürt yoksulları ortada gözükmüyor. Daha da vahimi, onların ekonomik gereksinmelerine, özgürleşme süreçlerine, kısaca insanca yaşamalarına yönelik ekonomik düzenlemeler ortalıkta yoktur.

Kürt ayrılıkçı hareketinin egemen olduğu bölgelerde toprak mülkiyeti, aşiret örgütlenmesi altında toprak ağalarının denetimindedir. Ağalara ait topraklarda yoksul Kürt köylüsü, yarı aç, yarı tok varlığını sürdürmeye çalışır. Kimi zamanlar topraklar ile satılır ya da pazarlanır.

Bu durumda çözüm, bölgedeki feodal yapıyı tasfiye edecek olan ve temelinde TOPRAK DEVRİMİ’ni kapsayan ”Bölgesel Kalkınma Planı”ndan geçmektedir. Toprak devriminin, tarım işletmelerinin kooperatif örgütlenmesiyle ele alınması şarttır. Böylesi bir yaklaşımda, Devlet bölgede de yönlendirici ve yatırımcı olmalıdır. Daha açıkçası Planlı Karma Ekonomi uygulanmalıdır. İşsizlik ve yoksulluğun çözümü, liberal ekonominin eline bırakılmamalıdır.

TOPRAK DEVRİMİ NEDEN İSTENMEZ?

Kürt sorununun temel çözümünü Toprak Devrimi’nde aramakla yoksulları da içine alacak çözümlerin üretilmesi, Kürt feodallerinin de Türk egemenlerinin de işine gelmiyor. Kürt ve Türk kökenli yoksulların ve çalışanlarının çözümlemede örgütlü olarak devrede olmaması da işlerine geliyor. Bir başka deyişle sorunun çözümünde, sendikalar ve köylülerin örgütleri devrede değildir. Yani, çözüm arayışında, Kürt tarafının yok sayılan toplumsal güçlerinin karşılığında Türk tarafının yok sayılanları da yoktur Özetle çözüm, emek ekseninde, emek ve sermaye ilişkisinde aranmıyor. Aslında hiçe sayılan ya da emeği ile üreten Türk ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın çıkarları ortak. Bu konu farkına varıldığında çözüm kendiliğinden gelecektir.

Ancak Kürt sorununun çözümü, egemenler arasında etnik kökenli kültürel zeminde ve kimi zamanlar açıkça dile getirilen ucu açık özerk yapılanmalarda aranıyor. Sanki bunlar gerçekleştirildiği zaman Kürt kökenli yurttaşların yoksulluk sorunları çözülecekmiş gibi bir görüntü yaratılıyor.

Çözüm, Kırsallığın Ağır Bastığı Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’da Toprak Devrimi Temelinde Ve kooperatifleşme ile sağlanabilecektir. Bu durum Türkiye’nin başka bölgelerine de örnek olabilecektir. Ancak bu örnek, Kürt egemenleri kadar en az Türk egemenleri tarafından istenmeyen bir örnektir. Köylülerin örgütlenmesi, işçilerin de, diğer emeği ile geçinenlerin de örgütlenmesine hız getirecek ve daha eşitlikçi bir düzeni Türkiye’de oluşturacaktır.

Sonuç olarak, Köylülüğün Örgütlenmesi, bir başka deyişle sorunun emek-sermaye çelişkisi bağlamında çözümü, Türkiye egemenlerinin olduğu kadar ABD ve AB’nin de işine gelmez.

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

USİAD Bildiren Dergisi 60. sayında yayınlanan makale

Derginin 60. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.net