Enerji ve Su Politikaları Uzmanı Dursun YILDIZ: “Ulusal Enerji Stratejisinin Olmayışı Doğalgaza Bağımlı Hale Getirdi”
Dergimizin bu sayısında Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız ile ulusal enerji stratejisini, enerjide dışa bağımlılığı, öz kaynaklarımızı ve nükleer enerjiyi konuştuk. Yıldız, tükettiğimiz enerjinin yüzde 75’inin ithal olduğunun altını çizerken sebebinin ise ulusal enerji stratejinin olmayışa bağladı.
Enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Bu hep dile getiriliyor. Ancak, biraz açabilir miyiz bu konuyu. Yani, bugün dışarıdan satın aldığımız enerji kaynakları nelerdir?
Türkiye Genel Enerji konusunda net ithalatçı bir ülke.Tükettiğimiz enerjinin %75’inde dışa bağımlıyız. Birincil enerji tüketimimizin ancak %25’ini yerli üretimle karşılayabiliyoruz. Dışarıdan daha çok ham petrol, doğalgaz, sıvılaştırılmış doğal gaz, linyit ve taş kömürü satın alıyoruz.
Bu kaynaklar hangi alanlarda ve nasıl kullanılmaktadır?
Bu kaynaklar enerji üretimi alanında kullanılıyor. Bunların arasından ithal edilen doğalgazın %50 ‘si elektrik üretiminde ,%25’i Sanayide diğer dörtte birlik bölümü ise Konutta kullanılıyor. Petrol’ün %65’i de ulaşım sektöründe kullanılıyor. Taşkömürü ise demir çelik endüstrisi yüksek fırınlarında kullanılıyor.
Bu tablonun ortaya çıkmasındaki etkenler nelerdir?
Türkiye’nin enerji üretimi konusunda doğalgaz’a çok büyük oranda bağlı duruma gelmesinin en temel nedeni geçmişte bir ulusal enerji stratejisinin olmayışıdır. Bu tablo bundan 20 sene önce yerli kaynaklarımız yerine doğalgaza ağırlık veren enerji politikasının sonucudur.
Öz kaynaklarımız kendi talebimizi karşılayabilecek potansiyele sahip midir?
Türkiye’de genel enerji açısından bakarsak üretilen yerli petrol, tüketimimizin sadece %8’ini karşılıyor. Doğalgaz da yerli üretim çok düşük. Bu iki konuda şimdilik tam ithalatçıyız. Ancak Elektrik Enerjisi üretiminde yerli kaynaklarımızı devreye alarak talebimizin önemli bir bölümünü karşılayabiliriz. Aslında burada karıştırılan bir konuya açıklık getirmek gerek. Türkiye sadece tek bir yerli enerji kaynağını örneğin sadece su kaynaklarını geliştirerek sorunu çözemez. Kaynak çeşitliliği gerek. Türkiye’de kimse doğalgaz’dan enerji üretilmesin diyemez. Ancak doğalgaza ulusal güvenliğimizi tehdit edebilecek kadar bağımlı olmamızı da kimse savunamaz. Enerjide kaynak çeşitliliği ve ithalat yapılan ülke çeşitliliği çok önem taşır. Kaynak çeşitliliğine teknik olarak, sistemlerin işletme koşullarındaki farklılık nedeniyle mecburuz. Diğerine ise enerji güvenliğimiz açısından mecburuz.
Peki, ithalatı azaltma şansımız yok mudur?
Elektrik enerjisinin yaklaşık yarısını sanayi tüketiyor. Yapılan araştırmalar sanayimizde % 20 enerji verimliliği potansiyeli olduğunu ortaya koydu. Bu sanayide kullanılan enerjiyi kalıcı olarak beşte bir oranında azaltabiliriz demek. Enerjiyi daha verimli kullanarak ve Öz kaynaklarımızın akılcı bir şekilde geliştirilmesine öncelik vererek ithalatı azaltabiliriz. Aslında İthalatı belirli bir seviyeye çektikten sonra üretim ekonomisi ile dış ticaretimizi geliştirip cari açıkta enerjinin getirdiği yükü de azaltmak mümkün. Tabii ki bu durumda üretim ekonomisine geçilmesi ve inovasyonun desteklenmesi gerekir.
Alternatif enerji kaynakları var mıdır?
Ülkemiz için en önemli alternatif enerji kaynakları Güneş, su, rüzgar, jeotermal, biyoyakıtlar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Bunun yanı sıra kaya gazı gibi klasik olmayan hidrokarbon rezervlerine de sahibiz. Ancak, bu kaynakların ilk yatırım maliyetleri ve birim enerji üretim maliyetleri şimdilik yüksek. Özellikle güneşte birim maliyet hızla düşüyor. Teknoloji de gelişiyor. Bu süreci dikkatli takip etmek zorundayız. Türkiye güneş enerjisinde inovasyon trenini kaçırmamalıdır.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı hangi seviyededir?
Bu soruya doğru yanıt verebilmek için yenilenebilir enerji kaynağı potansiyelimizin daha sağlıklı bir şekilde tespit edilmiş olması gerekiyor. Teknolojinin sağladığı olanaklarla yeraltı ve yerüstü enerji potansiyelimizin envanteri yeniden çıkartılmalı. Bence teknik ve ekonomik olarak geliştirilebilir . Hidroelektrik enerji potansiyelimizin sadece % 35’ini kullanıyoruz. Rüzgar ve güneşte daha işin çok başındayız, jeotermal enerji’nin %35’ini jeotermal elektriğin ise % 15’ini kullanıyoruz. Bu alanda daha yapılacak çok işimiz var.
Tüm yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı bugünkü kapasite kullanım oranlarına göre geliştirebilseydik, teorik olarak bugünkü elektrik üretimimizin üç katını üretebilirdik. Ancak bu teorik bir yaklaşım ve şimdilik ekonomik değil. Hangi dönem içinde ekonomik olur belli değil. Enerji üretiminde üç sınır şartınız var. Birisi teknik diğeri ekonomik diğeri de doğal çevre etkisi. Bu üç şartın üçü de üretim yapabilmek için uygun ve karşılanmış olmalı.
Gündemde olan bir diğer konu da ülkemizde artan enerji talebine karşılık nükleer santral kurma projesi; bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce nükleer enerji Türkiye için zorunlu mudur?
Nükleer Santraller Türkiye Enerji Stratejisinde öncelikli sırada değildir. Türkiye Nükleer santraller kurmakta değil yerli ve yenilenebilir kaynaklarını geliştirmekte geç kaldı. Enerji politikasında öncelik yerli ve yenilenebilir kaynaklar olmalıdır. Türkiye’nin nükleer santralden üreteceği enerjiden daha çok Nükleer enerji teknolojisine ihtiyacı vardı. Nükleer santrallerin sosyal maliyetleri çok yüksek. Bu nedenle bu karar ekonomik olmaktan daha çok stratejik bir tercih olur.
Dünyada tablo nasıl? Enerji kaynaklarının şu anki mevcut durumu hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz?
Dünyadaki tablo oldukça dumanlı Çünkü Dünyadaki enerjinin %87’si fosil yakıtlardan üretiliyor. Bunun içinde petrol % 33 doğalgaz % 24 Kömür ise % 30’luk bir paya sahip. Nükleer enerjinin payı ise %4,5 geriye kalan da yenilenebilir kaynaklar. Yenilenebilir enerji kaynakları teşvik ediliyor Ancak istatistikler dünyadaki kömür santrallerinin artmakta olduğunu ortaya koyuyor.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler enerji güvenlikleri için çevre kaygısı taşımıyor. Çin ve Hindistan bunlara örnek.
Pekin’de 1 ay önce hava kirliliği normalin 40 kat üstüne çıkarak rekor kırdı.
Bulgaristan’da elektrik zammı hükümet düşürdü. Peki, bu elektrik zammının oranı hükümeti düşürecek kadar fazla mıydı, başka faktörlerin etkisi ne ölçüdeydi?
Bulgaristan’da elektrik dağıtımı üç yabancı firmaya verilerek özelleştirildi. Bundan sonra bir ay içinde yapılan yüzde 50 zam halkı sokağa döktü. Bulgaristan’da halk sosyalist rejim döneminden temel ihtiyaç maddelerini ücretsiz veya çok düşük ücretlerle tüketmeye alışmış. Düşük ücretler ve Bulgaristan’ın geçmişine göre çok büyük olan bu zamlar sosyal patlama yarattı.
Bütün bu anlattıklarınızı dikkate alarak Türkiye enerjide önümüzdeki süreçte sizce hangi politikaları izlemelidir? Yatırım alanları sizce neler ve nasıl olmalıdır?
Türkiye’nin enerji alanına vereceği destek uluslararası anlaşmalara attığı imzalarla kısıtlanmış durumda. Bunu yenilenebilir enerji üretiminde kullanılan yerli enerji ekipmanına “dolaylı yoldan teşvik” verebilmesinden de anlıyoruz. Bu nedenle izleyebileceği politikalar dengeleri iyi gözeten ve gri alanlardaki boşlukları yakalayan politikalar olabilir. Bunun için Türkiye önce önümüzdeki 25 yılda içteki gelişme hedeflerini, uluslararası alanda enerji oyunundaki değişimi ve teknolojideki ilerlemeleri dikkate alarak bir Enerji Stratejisi belirlemeli. Diğer taraftan da yenilenebilir enerji alanında diğer ülkelerin kısa sürede enerji çöplüğüne dönecek bir pazarı olmamalıdır.
Bunun için yenilenebilir enerji alanında AR-GE seferberliği ilan etmelidir.
Son olarak neler söylemek isterseniz?
Dünyanın ve Türkiye’nin geleceğinde Su ve Enerji güvenliği kilit rol oynayacak. Bu kaynaklar son dönemde daha çok birbirine bağlı duruma geldi. Bu nedenle birlikte ele alınmalı.
Enerjide bugün alınacak olan kararlar Türkiye’nin geleceğini belirleyecek. Bu nedenle çok önemli.
Türkiye yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyelini daha detaylı araştırmalı. Daha önce belirlenen potansiyel o dönemin teknolojisine göre “teknik ve ekonomik açıdan geliştirilebilir ” olan potansiyeldi. Şimdi teknolojinin gelişmesi ile daha önce ekonomik olmayan kaynaklar ekonomik duruma geldi. Teknolojinin gelişmesi sürüyor. Bunu dikkate alarak Stratejik Enerji Planları ve Öngörüleri yapmak zorundayız.
Dış politikada ise ABD’nin geliştirdiği Kaya Gazı teknolojisi ve Enerji tarımı ile gelecek 10 sene içinde enerji oyununu değiştireceğini görmemiz gerekiyor. ABD enerjide dışa bağımlılıktan petrol ihraç eder bir ülke olduğunda dünyada enerji kartları yeniden dağıtılacak. Doğu Akdeniz’de yeni enerji oyuncuları ortaya çıkacak. Orta Asya’nın enerji jeopolitiğindeki önemi artmaya devam edecek. Enerji üretimi daha çok suya bağımlı duruma gelecek.
Kısaca dünyanın su ve enerji gündemi önümüzdeki dönemde daha yoğun olacak. Enerjide dışa bağımlı ama enerji hatları köprüsü olan bir ülke olarak hazırlıklı olmalıyız.
Söyleşi: Şenol Çarık
USİAD Bildiren Dergisi 60. sayında yayınlanan söyleşi
Derginin 60. sayısını okumak için tıklayınız
www.usiad.net