“İlkçağlarda mı, ortaçağlarda mı, yeniçağlarda mı bilinmeyen bir zamanda… Avuç içi gibi bilinen bu yeryüzünün bilinmeyen bir yerinde açları toklarından çok, düşünenleri konuşanlarından az bir ülke varmış. O ülkede yaşayanlar bolluk içinde darlık, varlık içinde yokluk çekerlermiş. Başları önlerine eğik, bakışları içlerine dönük, gönülleri dışarıya kapanık yaşar giderlermiş.”
Bu giriş cümlesi benim değil. Türkiye’nin yetiştirdiği en yurtsever yazarlarından biri olan Aziz Nesin’in “Memleketin birinde-Hoptirinam” öyküsüne ait.
Benim de bildiğim böyle bir Hoptirinam Ülkesi var. O ülkede yaşayan kentliler gibi köylüler, çiftçiler de bir yandan üretir, ürünleri para etmeyince varlık içinde yokluk çekerlermiş. Köylülerin yoksulluğu en yüksek düzeyde imiş.
HOPTİRİNAM ÜLKESİNDE ÇİFTÇİLERİN, KÖYLÜLERİN DURUMLARI NASILMIŞ?
Çiftçilerin büyük bir çoğunluğu, ürettiklerini değer fiyata pazarlayamadıkları için bankalardan ve kooperatiflerden aldıkları kredileri, faizleriyle birlikte ödeyemez durumdaymış.
İcralık duruma gelen köylüler borçlarını ödeyemediklerinden cezaevine girmek için de sıraya giriyorlarmış.
Çay parası bulamayan köylüler ceplerine iki yumurta koyup kahveye çıkıyor ve takas yapıyorlarmış. Takas ekonomisi hortlamış durumdaymış.
Köylüler, hal tüccarlarının ve fabrikaların kölesi olmuş. Sebze-meyve üreten üreticiler hal tüccarlarına için çalışıyorlarmış.
Süt alım fiyatlarını da büyük süt fabrikalarında para babaları belirliyor, yem fiyatları artarken fabrikalar süt alım fiyatlarında indirme yapıyorlarmış.
Yoksullaşan köylüler, hastalarını hastaneye, doktora götüremez olmuşlar. Sağlık işi de, şeyhlerin, şıhların kurdukları örgütlere havale edilmiş.
İflas eden köylüler çiftçiliği bırakıyor, şehirlere kaçıyorlarmış. Özellikle genç köylülerde bu durum daha yüksek oranda yaşanıyormuş.
Şehirlerde en yoksul semtleri köylüler oluşturuyormuş. İş güç olmayınca da kömür ve bulgur için oy satışları geçerli olmuş. Sadaka kültürü, sadaka ekonomisi ve sadaka seçimleri diye yeni terimler ortaya çıkmış.
HOPTİRİNAM ÜLKESİNDE, AGA-KOOP’LAR!
Hoptirinam ülkesinde yaşayan saf, ancak namusunu kaybetmeyen bir müderris bu doğrultuda masal gibi iki örnek olayı başkalarına anlatmış.
Birincisi şu imiş. Hoptirinam ülkesinde süt üreten çiftçiler kan ağlarken, zürra ile ilgisi olmayan tacirleri, bezirganları, o ülkenin medreselerinde ders veren kimi müderrisleri ve göstermelik olarak çağrılan kooperatifçileri, o ülkenin gavur olarak(!)nitelenen şehrin beş yıldızlı hanlarında mı desek,on yıldızlı hanlarında mı desek bir araya gelerek süt ve tarım zirveleri yapıyorlarmış. Süt ile ilgili konsey temsilcilerinin de katıldığı han toplantılarında üreticiler nasıl para kazanır diye timsah göz yaşları da döküyorlarmış! Bir akılsız(!)gazeteci de çıkıp “Üretici Nerde?” diye bu durumu eleştiriyormuş.
İkincisi de ilginç. Hoptirinam ülkesinin Ora diye nitelendirilen bir bölgesi varmış. Ora Bölgesi’nde ağalar, beyler neredeyse bölgenin bütün topraklarına egemenmiş. Bu durum giderek kimi safların eleştirisine uğrayınca, yeni bir düzen ortaya çıkmış. Yeni düzende, ağalara, beylere kooperatif kurdurmuşlar ve başlarına geçirmişler. Böylelikle dünyanın hiçbir bölgesinde gözlemlenmeyen bir kooperatifleşme modeli ortaya çıkmış. Buna, kimi aklı evvel saf kişiler “Aga-Koop”adını vermişler.
Şimdi, Ora Bölgesi’nin yoksul köylüleri, Aga-Koop adı verilen kooperatifin kağıt üstünde eşit(!)ortakları olarak eskiden olduğu gibi boğaz tokluğuna yaşamaya devam ediyorlarmış.
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
USİAD Bildiren Dergisi 63. Sayında yayınlanan makale
Derginin 63. sayısını okumak için tıklayınız
www.usiad.net