Yerli Malı ve Tutum Haftaları Yeniden ve Günümüz Şartlarına Uyarlanarak Başlatılmalı

USİAD Bildiren

1929 yılında başlayan Yerli Malı Haftası günümüzde unutulmaya yüz tuttu. USİAD olarak her platformda bu haftanın içeriğine yakışır biçimde kutlanması için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yerli Malı Haftası nedeni ile 2006 yılında kaybettiğimiz Kurucu Genel Başkanımız Kemal ÖZDEN’in Ulusal Devlet, Ulusal Ekonomi kitabından bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz.

Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda ülkede sanayi üretiminin neredeyse yok denecek düzeyde olması… Ekmeklik undan giyilecek elbise kumaşına kadar her şeyin dışalım yoluyla karşılanıyor olması gerçeği karşısında büyük önder “kılıçla kazanılan zaferler sabanla pekiştirilmezse kalıcı olamaz” demişti. Yoklar içinden bir ülke; yıkılmış, savaşlardan bitkin düşmüş Anadolu insanından bir ulus yaratmak ülküsü gereği kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmak hedefini ulusun önüne koydu. İktisadi tamamiyet olarak adlandırılan çalışma ile ülke insanına gerekebilecek her türlü maddenin üretileceği fabrikaların kurulması gündeme geldi. Etibank, Sümerbank, şeker fabrikaları vb. girişimler böyle doğdu. 1929’dan itibaren kendi ürettiğimiz ürünlerin tüketilmesinin, kullanılmasının teşviki için Yerli Malı Haftaları kutlanması kararı alındı. “YERLİ MALI YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI” sloganları tüm yurda yayıldı. Kendi ürünümüzün bizim insanımızca üretilmesi, dışarıya döviz kaybının önlenmesi o yılların gurur verici gelişimiydi; ortak heyecanın adı idi. O tarihlerdeki ulusal uyanış ve aydınlık önderliğin sağladıkları; cumhuriyet tarihimizin en yüksek kalkınma hızı, yabancı paralara karşı TL’nin değerli kılınışı (dikkat edin değersiz değil), dış ticaret fazlası (açığı değil), açık vermeyen bütçe vb…

Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük coşkuyla kutlanan Yerli Malı Haftalarımız, ulusal sanayi yaratma ülkümüzün en önemli kilometre taşı ve bayrağı olmuştu. Yerli Malı Haftaları bir simge idi. Ve yeni kurulan cumhuriyetimizin geleceğine güvenle bakmasını sağlayacak ışıktı,  inançtı. Bu güzel temelden, 1954’ten başlayan süreçle vazgeçildi. Önce içi boşaltıldı. Sonra okullarda ruhsuz törenlere indirildi. Meyve sergilerinden, tamamen unutturulan bir sürece sokuldu. Yabancı sermaye ile kalkınabilmiş, dünyada tek bir ülke bile yokken, ne yazık ki son elli yıldaki yöneticilerimiz yabancı sermaye hayranı kesildiler. Ulusal sanayi için olmazsa olmaz, ulusal bilgi birikiminin oluşturulması, ulusal teknoloji yaratılması gayretindense imam hatip okulları açmayı kendilerine iş edindiler.

Cumhuriyetin son elli yılındaki yöneticiler ilk yirmi beş yılın kazançlarını yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. 1940’larda uçak yapıp Avrupa ülkelerine satan Kayseri uçak fabrikasının bunların elinde gaz ocağı fabrikasına dönüştürülmesi her şeyi anlatmıyor mu?

Bugün Nasıl?

Cumhuriyetin ilk yıllarında İktisadi tamamiyet diye özetlenen, kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmanın yolu olarak gerçekleştirilen “YERLİ MALI ve TUTUM HAFTASI”, bugün amacı daha da genişletilerek ülke gündemine alınmalıdır.

Ulusal sanayinin güçlendirilmesi bağlamında, ulusal sanayi ürünlerinin kalitelerinin de yükseltilerek, tüm dünyaya kendi markalarımızla ürün satmak hedefini önümüze koymalıyız. Güçlü bir ulusal sanayi için ulusal bilgi birikimini ve ulusal teknolojimizi oluşturmak zorundayız. Çok değil 25 yıl önce kurulan ASELSAN’ın elektronikte seksen bir çeşit ürünü (kendi ulusal tasar›m ve patentiyle) tüm dünyaya (Almanya, ABD dâhil) sattığını kaçımız biliyor? Yine ASELSAN’ın dünyanın bir çok ülkesindeki savunma sanayi-  elektronik ihalelerinde bir çok uluslararası elektronik devlerini eleyip ihaleler aldığını basınımız yazıyor mu?

Yine elektronikte, haberleşme sektöründe ülkemiz yabancı firmalara yağmalattırılırken, ulusal bir firmamız komşu Bulgaristan’ın tüm haberleşme (telekomünikasyon) ihalesini alnının akı ile alıp götürüyor. En hazini de bu olumlu örnekler ülke insanından adeta kaçırılıyor, yok sayılıyor…

Japon Malı, Tapon Malı

Çok değil otuz yıl önce “Japon malı tapon malı” denirdi. Taklit ürünle başlayan Japonlar bugün tüm dünyaya Japon malını kalite ile özdeşleşirdiler. Şimdi slogan Japon satın al. Bu bize ders olmalı. Çalışırsak… Ama çalışırsak, istersek yaparız. Yeter ki “bizden adam olmaz” teslimiyetini, ihanetini kıralım. Ulusal bilgi birikimi, ulusal teknoloji oluşumunun önemini kavrayalım. Bilgiyi yaratma uğraşına kaynak aktaralım. Ülkemizi yarınlara bugünden hazırlayalım.

Şimdilerde kullanılmayan “TÜRK MALI” rumuzu yeniden tüm ürünlerimizin üzerinde yer almalıdır. Bugün, Yerli Malları Haftaları gündeme, kaliteli ulusal sanayi ürünlerinin tüm ulusça sahiplenilmesi  fleklinde gelmelidir. Ülkemizde üretildiği halde sırf yabancı marka hayranlığına prim vermek adına yabancı isim koyma, … dizayn vb. gibi etiketler koyma, ülke geleceğinin hovardaca harcanmasıdır. Üstelik bu ülkede, bu ülkenin insanlarınca üretildiği halde yabancı isim koyup, sanki dış alım malıymış gibi böbürlenerek pazar taktiği uygulayanların, İtalyan markalarının protesto gösterileri sırasında düşükleri acıklı, komik durum da cabası…

Ulusal bütünlüğümüze gelecek saldırılar karşısında ulusal savunma sanayimiz için, ulusal bütünlüğümüz içinde tüm yurttaşlarımızın da ortak gönenç düzeyinin yükseltilmesinin sağlanması, bu gönençle demokrasi içinde kalkınmanın sağlanabilmesi için tek temel, ulusal sanayinin gelişip güçlendirilmesidir.

Ulusal sanayimizin güçlendirilmesiyle ancak, ülkemiz önder ülke, büyük ülke olabilir. Ancak ve ancak ulusal sanayisi güçlü ülkeler, gelişmiş büyük ülkelerin piyonu olmaktan çıkar, dünya uluslar topluluğunun başı dik, onurlu bir üyesi olur.

25/26/27 Ocak 2000 tarihlerinde “Türkiye Sorunlarına Çözüm Konferansı-3”te yapılan konuşma metnidir.