Kara Para Aklama Suçu ve Cezalandırılması

USİAD Bildiren

Ülkemizde 17 Aralık tarihinden beri her taraftan dolarlar, avrolar fışkırmaktadır. Bu paraların kaynağının belirsizliği ve açıklanabilir olmaması nedeniyle suç geliri olduğu şüphesi oldukça kuvvetli görülmektedir.

Peki, bu tür gelirleri suç sayam yasal düzenlemeler nedir? Yetkili kurum ve kuruluşlar nelerdir? Bu kurum ve kuruluşlar bu iddiaların ortaya çıkması ile neler yapmışlardır? Şu anda merak edilen konuların başında bu soruların cevapları da gelmektedir.

Masak harekete geçti mi?

İşte bu merakı gidermek için ülkemizde diğer ülkelere göre yeni olan suç gelirleri(kara para suçu) kavramları ve buna ilişkin yasal düzenlemeler hakkında sizleri aydınlatmak istiyoruz.

BU KONUDA YASAL DÜZENLEMELER 1996’DA YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

Türkiye 1980 yılından itibaren kambiyo düzenlemelerinde küresel ekonomideki gelişmelere paralel olarak yapılan aşırı serbestleşme sonucu kara paranın aklandığı ülkelerden biri olmaya başladı.

1988 yılında Viyana sözleşmesini onaylamamız ve üyesi bulunduğumuz FATF’ın (Financial Action Task Force- “Finansal Eylem Görev Gücü) tavsiye kararları nedeniyle Türkiye yasal düzenlemeler yapmak zorunda kalmıştır.

FATF 1989’da kurulmuştur. Şu anda 34 devlet üyedir. Türkiye 1991’de üye olmuştur.

FATF, uluslararası finansal sistemi tehdit eden kara para aklamaya, terörün finansmanına karşı mücadeleyi ve etkili uygulamayı hedefleyen bir kuruluş olarak hedeflerin hayata geçirilmesinde güçlük yaratan hükümetleri iki liste altında açıklamaktadır. Birinci (“kara”) listede yer alan ülkeler, kara para aklama ve terör finansmanından doğrudan sorumlu görülen İran ve Kuzey Kore’den oluşur ve FATF bu iki ülkeye karşı yaptırım uygulama çağrısında bulunur.

İkinci (“gri”) liste ise, kara para ve terör finansmanı konularında “stratejik yetersizlikler” gösteren ve uyarılara rağmen bunları gidermeyen ülkelerden oluşur. Hem FATF üyesi olan; hem de 2007’den bu yana “gri listede” yer alan tek ülke Türkiye’dir. Bugünlerde bu listede on bir ülke var. ABD’nin değişik boyutlarda askeri operasyonlarının hedefi olan Yemen, Pakistan ve Suriye bu listenin içindedir.

Hukukumuzda karaparının aklanması suç olarak 13.11.1996 tarih ve 4208 sayılı kanun ile kabul edilmiş ve 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu kanun bazı maddeleri hariç 11.10.2006 tarih ve 5549 sayılı 18.10.2006 tarihinden yürürlüğe giren “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun” ile yürürlükten kalkmıştır. Bu tarihten itibaren anılan kanun hükümleri uygulanmaktadır.

16.09.2008 tarih ve 26999 sayılı Resmi Gazetede  “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik “ yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Masak aşağıda verilen tebliğleri yayınlanmıştır.

Resmi Gazete Tarihi       Sayısı     Tebliğ No

09.04.2008          26842    5

27.09.2008          27010    6

02.12.2008          27072    7

26.05.2009          27239    8

02.01.2010          27450    9

08.07.2003          25162    Mali Suçlar Koordinasyon Kurulu Kararı

Bu kararlar şüpheli işlem bildirim tutarı 12.000 TL’ye çıkartılmıştır. Halen bu tutar geçerlidir.

MASAK 1996 YILINDAN BERİ GÖREVDEDİR

4208 sayılı Kanun ile kurulan Mali Suçları Araştırma Kurulu(MASAK) 5549 sayılı Kanun ile görev ve yetkileri aşağıdaki şekilde yeniden belirlenmiştir.

Vizyonu
Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanıyla etkili bir şekilde mücadele ederek etkin bir ekonomi ve güvenli bir toplum oluşmasına katkıda bulunan öncü bir kurum olmaktır.
Misyonu
Aklama ve terörün finansmanı suçlarının önlenmesi ve tespitine yönelik olarak; politika oluşturulması ve düzenleme yapılmasına katkıda bulunmak, hızlı ve güvenilir bir şekilde bilgi toplamak ve analiz etmek, araştırma ve inceleme yapmak, elde edilen bilgi ve sonuçları ilgili makamlara iletmektir.

Başkanlığın görev ve yetkileri

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı doğrudan Maliye Bakanına bağlı olup görev ve yetkileri şunlardır:

Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi amacıyla politika hazırlamak ve uygulama stratejileri geliştirmek, bu amaçla kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, ortak çalışmalar yapmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.

Belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamak, bu Kanun ile buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanması konusunda düzenlemeler yapmak.

– Suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar yapmak.

– Suç gelirlerinin aklanmasını önlemek amacıyla sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek ve uygulamayı izlemek.

– Kamuoyu duyarlılığını ve desteğini artırmaya yönelik çalışmalar yapmak.

– Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek.

– Değerlendirme sürecinde gerek duyulduğunda kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanlarında inceleme ve araştırma yapılması talebinde bulunmak.

– Bu Kanun kapsamına giren işlemler ile ilgili olarak, araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak.

– Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespiti halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak.

– Cumhuriyet savcıları tarafından intikal ettirilen konuları incelemek ve aklama suçunun tespitine ilişkin talepleri yerine getirmek.

– Aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin mevcut olması durumunda konuyu ilgili Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek.

– Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yükümlülük denetimi yapılmasını sağlamak.

– Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek.

– Bilgi ve ihtisasına ihtiyaç duyulması halinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların Başkanlık bünyesinde geçici olarak görevlendirilmelerini talep etmek.

– Görev alanına giren konularda uluslararası ilişkileri yürütmek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.

– Yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla bilgi ve belge değişiminde bulunmak, bu amaçla uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtırası imzalamak.

– Başkanlıkça birinci fıkranın (f) bendine göre kendisinden talepte bulunulan birim, bu talebin gereğini ivedi olarak yerine getirmek zorundadır.

Başkanlık, aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi görevlerini denetim elemanları vasıtasıyla yerine getirir. Görevlendirilecek denetim elemanları Başkanın talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir.

Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek denetim elemanları görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir.

 

Bildirim ve bilgilerin değerlendirilmesi uzmanlar tarafından yapılır

 

02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 659 sayılı KHK.’nın 17/4-a maddesiyle  bu Kanun kapsamında alınan bildirim ve bilgiler Başkanlıkta istihdam edilen Maliye Uzmanı ve Maliye Uzman Yardımcıları tarafından değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır.

 

SUÇ GELİRİ VE SUÇ NET OLARAK TANIMLANMIŞTIR

Suç geliri yasaların suç saydığı fiillerden elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değer olarak ifade edilebilir. Sözlük anlamıyla “yasa dışı yollardan sağlanan kazanç” olarak tanımlanan suç geliri, kirli para gibi terimlerle de anılmaktadır. Uluslararası literatürde ise bu kapsamda “suç geliri” (proceeds of crime), “kirli para” (dirty money), “karapara” (black money) veya “suç parası” (criminal fund) terimleri kullanılmaktadır.

Suç geliri ekonomik, sosyal ve hukuki olmak üzere farklı açılardan tanımlanabilir. Aklama suçuna konu olabilecek suç geliri doğal olarak hukuki olarak tanımlanan suç geliridir ki, bu da ülke mevzuatlarında öncül suç olarak belirlenmiş fiillerden elde edilen her türlü değerdir.

Ülkemizde 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun’da tanımlanan “karapara”, Söz konusu Kanunun 2/a maddesinde sayılan Kanunlardaki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen bütün ekonomik değerleri ifade etmekteydi. 18.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda karapara kavramı yerine “Suç geliri” kavramı kullanılmış ve aynı kanunda suç geliri, TCK’nın 282 nci maddesine paralel şekilde “suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri” olarak tanımlanmıştır

Suç Geliri suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini ifade etmektedir.

Aklama suçu

Aklama suçu, genel olarak öncül suçlardan elde edilen gelirlerin, yasa dışı kaynağını gizlemek ve bu gelirleri yasal bir kaynaktan elde edilmiş gibi göstermek amacıyla yapılan her türlü işlem olarak tanımlanabilir.

Aklama suçu hukuk sistemimizde ilk olarak 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Kanunun 2/b maddesinde “Karapara aklama suçu” adıyla tanımlanmıştır. Daha sonra 1 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama” başlıklı 282’nci maddesinde yeniden düzenlemiştir.

Aklama ile mücadele kapsamında hazırlanan uluslararası sözleşmelerde aklama fiilleri ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Örneğin Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Organize Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Suç Haline Getirilmesi” başlıklı 6’ncı maddesinde;

Suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya öncül suçun işlenmesine karışmış olan herhangi bir kişiye işlediği suçun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla dönüştürülmesi veya devredilmesi;

Bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek; gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi.

Devletlerin kendi hukuk sisteminin temel kavramlarına tabi olarak, tesellüm anında bu tür bir malın suç geliri olduğunu bilerek; edinilmesi, bulundurulması veya kullanılması, bu maddede belirtilen suçlardan herhangi birini işlemeye veya teşebbüse örgütlü olarak veya suç işleme konusunda anlaşarak yardım, yataklık, kolaylaştırmak ve yol göstermek suretiyle katılınması

Aklama fiilleri olarak belirtilmiştir.

 

Suç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 282.maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır.

“Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama

( 1 )  (09.07.2009 tarih ve 27283 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5918 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişen şekli.) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

( 2 ) (09.07.2009 tarih ve 27283 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5918 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle eklenmiş olup diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

( 3 ) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.

( 4 ) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

( 5 ) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

( 6 ) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.”

Bu Kanun Kapsamında Bildirim Yükümlülüğü Olan Kurumlar Oldukça Fazladır.

Bankacılık, sigortacılık, bireysel emeklilik, sermaye piyasaları, ödünç para verme ve diğer finansal hizmetler ile posta ve taşımacılık, talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler; döviz, taşınmaz, değerli taş ve maden, mücevher, nakil vasıtası, iş makinesi, tarihi eser, sanat eseri ve antika ticareti ile iştigal edenler veya bu faaliyetlere aracılık edenler ile noterler, spor kulüpleri ve Bakanlar Kurulunca belirlenen diğer alanlarda faaliyet gösterenler

KOORDİNASYON KURULU DA ÖNEMLİ İŞLEVE SAHİPTİR

(1) Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kanun taslakları ile Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girecek yönetmelik taslaklarını değerlendirmek ve uygulamayla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak üzere Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur.

(2) Koordinasyon Kurulu; Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Gelir İdaresi Başkanı, Vergi Denetim Kurulu Başkanı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı,  İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Kontrolörleri Kurulu Başkanı, Sigorta Denetleme Kurulu Başkanı, Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler ve Kambiyo  Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürü, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısından oluşur.

(3) Görüş ve bilgilerine gerek duyulan kurum ve kuruluşların temsilcileri oy hakkı olmaksızın Koordinasyon Kuruluna çağrılabilir.

(4) Koordinasyon Kurulu yılda en az iki defa toplanır.

MASAK’A YAPILAN BİLDİRİMLER

Masak’a 2012 yılına kadar şüpheli işlem bildirim sayısı toplamı 53.141 adettir.

SONUÇ

Yasal düzenlemeler ve cezai yaptırımlara rağmen yolsuzluk,rüşvet bu denli önemli tutarlarda yapılıyorsa sorunun temelinde başka şeylerin de olduğu anlaşılıyor.

Ülkemizde din ikliminin ağırlığına rağmen yolsuzlukların önüne geçilemiyorsa eğitimle sağlanan yüksek ahlak sistemini henüz yaratamamış olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

Mustafa Pamukoğlu

USİAD Bildiren Dergisi 71. Sayında yayınlanan makale

Derginin 71. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.org.tr