Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer, tohumculuk sektörünü USİAD Bildiren’e değerlendirdi. Gençer, 1980’lerde yıllık olarak yaklaşık 100 bin ton kadar tohumluk üretebildiğimizi, bugün ise bu rakamın 742 bin tonu bulduğunu ve halen mısır, ayçiçeği, pamuk gibi türlerde yurt içi ihtiyacımızdan fazla üretim yaptığımıza dikkat çekti.
Yıldıray Gençer ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi ilginize sunuyoruz.
TÜRKTOB’dan biraz bahseder misiniz?
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB), 2006 yılında yürürlüğe giren 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile kurulmuş, yapılanmasını tamamladıktan sonra sektörün çatı kuruluşu olarak 2008 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
TÜRKTOB bugün, 7 alt birliği ve 20 bin üyesi ile Türkiye tohumculuk sektörünün kamu kurumu niteliğinde tek meslek örgütü ve en güçlü temsilcisidir.
Birliğimiz, bünyesinde yer alan;
* Bitki Islahçıları Alt Birliği
* Fidan Üreticileri Alt Birliği
* Fide Üreticileri Alt Birliği
* Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği
* Tohum Dağıtıcıları Alt Birliği
* Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği ve
* Tohum Yetiştiricileri Alt Birliği ile tohumculuğun gelişmesi, üyeleri ve diğer sektör paydaşları arasında dayanışmanın sağlanması amacıyla çok sayıda projeye imza atmaktadır.
TÜRKTOB, ulusal boyuttaki çalışmalarının yanı sıra, uluslararası platformlarda da ülkemiz tohumculuk sektörünü etkin şekilde temsil etmektedir.
Birliğimiz yurt içinde;
* Yeni tohumculuk politikalarının oluşması ve mevcut politikaların tam olarak uygulanması konularında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına önerilerde bulunmakta,
* Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının verdiği yetki ile tohum üreticisi kuruluşların etiket ihtiyaçlarını karşılayarak tohumlukların kalite güvencesini sağlamakta ve kayıt dışı ticareti önlemekte,
* Tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemekte ve sözleşmelerin uygulanmasını takip etmekte,
* Araştırmacı ve ıslahçılara kurs ve burs vermekte, staj programları düzenlemekte böylece sektörün ihtiyacı olan teknik kadroların oluşmasını sağlamaktadır.
Birliğimizin ve bünyesinde bulunan alt birliklerin yurt içi periyodik çalışmalarından ve projelerinden birkaç örnek vermek gerekirse;
* Tohum, Fide, Fidan ve Teknolojileri Fuarları,
* Uluslararası Tohumculuk Çalıştayları,
* Uluslararası Bitki Islahı Kongreleri,
* Ekonomi Bakanlığı destekli ”Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi-URGE” projesi, (Proje yurt dışı çalışmaları da kapsamaktadır.)
* Uluslararası ’’ürün’’ bazlı çalıştaylar, ( Melez Mısır ve Çeltik Çalıştayları vb.)
* Uluslararası Bitki Islahçı ve Fikir Mülkiyet Hakları Çalıştayları ve çeşitli bilgilendirme kampanyaları sayılabilir.
Birliğimiz ayrıca, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye Tarım Meclisi başta olmak üzere sektörü ile ilgili kurum, kurul ve komisyonlarda temsil edilmektedir.
Birliğimizin yurt dışı faaliyetleri hakkında ise şu bilgileri verebilirim;
* Uluslararası Tohumculuk Federasyonu (ISF), Avrupa Tohumcular Birliği (ESA), Ekonomik İş Birliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA) ve Avrupa Bitki Islahı Araştırmaları Derneğine (EUCARPİA) bağlı birlikleri ile üye olan TÜRKTOB, söz konusu kurumlarla ortak etkinlikler düzenlemekte ve programlar yürütmektedir.
* Ayrıca, 2011 yılından bu yana Ekonomi Bakanlığı desteği ile ’’Sektörel Ticaret Heyeti’’ programları gerçekleştirilmektedir. (Türk tohumculuk firmalarından oluşan heyetler, 12 farklı programda 10 farklı ülkede ikili görüşmeler yapmıştır.)
* Birliğimiz ve bağlı alt birlikler tarım ve tohum sektörleri ile ilgili uluslararası tüm kurumların organizasyonlarına katılarak ülkemizi temsil etmekte, sunumlar yapmakta, ticari iş birliği imkânlarını geliştirmektedir.
Birliğimiz kurulduğu günden bu yana, sektörü adına kamuoyunu doğru bilgilendirme misyonunu en etkin şekilde yerine getirmekte, medyada temsil oranları her yıl artmaktadır. Ayrıca üst birlik ve bağlı birliklerin kurumsal web sayfaları yanında Birliğimiz bünyesinde yayın yapan www.tarim2023.com adresli tarım ve tohum haberleri ağırlıklı web portalı alanında bir ilki sürdürmekte, üç ayda bir yayımlanan Türkiye Tohumcular Birliği Dergisi zengin bilimsel ve aktüel içeriği ile diğer kurumsal yayınlardan ayrılmaktadır.
Türkiye tohumculuk sektörünün yapısı hakkında kısasa bilgi verebilir misiniz?
Öncelikle sektörümüzün son 30 yıl içinde önemli gelişmeler yaşadığını söylemeliyim. Çünkü sorunuzun yanıtı ağırlıklı olarak son 30 yılda ki değişimde saklı. 1980 öncesinde kamu ağrılıklı bir yapıya sahiptik. 1982 yılından itibaren yapılan yasal ve idari düzenlemeler özel sektörün önünü açtı. Genel anlamda, sektörde faaliyet gösteren özel firma sayısı ile birlikte, faaliyet ve uzmanlık alanları, ticarete konu edilen tür ve çeşit sayısı, istihdam kapasitesi, yeni üretim ve işleme teknolojilerinin kullanımı ve Ar-Ge yatırımları arttı. Bugün ıslahçısı, yetiştiricisi, sanayicisi ve dağıtıcısıyla yaklaşık 1 milyar dolar büyüklüğe ulaşan bir sektörüz.
Kısaca üretim, dağıtım ve pazarlama, teknolojik seviye, yasal çerçeve, mevzuat, idari düzenleme ve uygulamalar, kalite denetimi, market kontrolü, sınai hakların korunması, tüketici güvencesi sağlanması ve çevre koruma gibi alanlar başta olmak üzere, Türkiye tohumculuk sektörünün 30 yıl öncesine nazaran çok daha iyi bir durumda olduğunu söyleyebilirim.
Sektördeki bu gelişmeler tohumluk üretimimize nasıl yansımıştır?
Bu iki sorunun ard arda gelmesi çok isabetli oldu. Rakamları paylaştığımda gelişmeler daha net anlaşılacak. 1980’lerde yıllık olarak yaklaşık 100 bin ton kadar tohumluk üretebiliyorduk. Bugün bu rakam 742 bin ton civarındadır. Halen mısır, ayçiçeği, pamuk gibi türlerde yurt içi ihtiyacımızdan fazla üretim yapıyoruz.
Sertifikalı buğday, arpa ve patates tohumluğu üretim ve kullanımında ise son yıllarda büyük artışlar oldu.
Ayrıca, 30 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında başta mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, kanola ve hemen hemen tüm sebze türlerinde % 2-3 seviyesinde olan hibrit tohumluk kullanım oranı % 100 seviyesine yaklaştı. Bu durum teknolojik bakımdan çok ileri bir aşamayı, verim ve kalite bakımından uluslar arası standartları işaret eder.
Ancak vurgulamalıyım ki; bu artışlarda sektörün özetlemeye çalıştığım gelişmesi ile birlikte uygulanan destekleme politikalarının etkisi büyüktür.
Hemen her sektörde Ar-Ge faaliyetleri gündemde. Siz de az önce tohumculukta ‘’Ar-Ge yatırımları arttı’’ dediniz. Biraz açar mısınız?
Tabiî ki. Ama önce bu konuda şaşırtıcı bir bilgi paylaşayım. 1980 öncesi ülkemizdeki özel tohumculuk şirketi sayısı sadece 3 idi. Bugün ise, toplam 600 firmamızdan 130’u ‘’ Araştırmacı Kuruluş ‘’ yetki belgesiyle Ar-Ge alanında faaliyet gösteriyor. Diğer kuruluşlarımızın da Ar-Ge çalışmaları var.
Tohumculukta AR-GE’nin başarısı ya da somut çıktısı yeni bitki çeşitleridir. 2013 yılında ülkemizde 1000’den fazla bitki çeşidi tarımın hizmetine sokulmuş olup bunların % 90’dan fazlası özel şirketlere aittir. Bununla beraber, her yıl sirkülasyona giren çeşit sayısı yeterli mi derseniz, hayır yine de yeterli değildir. Zira, bir yandan iklim, toprak ve ekolojik şartlar hızla değişmekte, diğer yandan küreselleşen pazarda ulusal ve uluslararası rekabet giderek zorlaşmaktadır. Yıldan yıla daha yeni, farklı ve üstün kaliteli çeşitlerin devreye sokulması ve bunlara ait tohumlukların daha ucuza üretilmesi ve pazarlanması gündeme gelmektedir. Bu sebeple, mevcut tohumculuk şirketlerimizin güçlerini birleştirmesi, sermayelerini artırması, AR-GE yatırımlarını yoğunlaştırması ve iç pazar için olduğu kadar dış pazarlar için de üretim ve pazarlamayı hedeflemesi kaçınılmazdır.
Bu hedefe ulaşmak için desteğe ve araştırma alt yapısı oluşturmaya ihtiyacımız var. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TÜBİTAK, araştırma enstitüleri, üniversiteler olmak üzere, tüm kamu ve özel kuruluşların kaynak ve imkanları etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Türkiye’de etkili ve üretken bir bitki ıslahı alt yapısının oluşturulması, çağdaş bilgi ve birikime sahip ıslahçıların yetiştirilmesi, özel sektör yurt içi çeşit geliştirme kapasitesinin artırılması ve Türkiye tohumculuğunun uluslararası bir rekabet gücüne kavuşturulması için gerek şart budur.
Sektörün dış ticaret durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bakınız en çok gündeme gelen konulardan biri de budur. Özellikle ithalata bağımlıymışız izlenimi yaratan haber ve yorumları, şimdilerde yoğunluğu azaldıysa da, geçmişte çok okuduk, izledik. Bu iddia ve görüşler o zaman da yanlış enformasyona dayanıyordu, şimdi de öyle. Bu hususta gerçekçi olmak ve sektörler arası karşılaştırmalar yapmak gerekir.
2012 yılında ithalatımız 197.6 ve ihracatımız 120.8 Milyon dolar olarak gerçekleşmişti. 2013 yılında ise ithalatımızın 180, ihracatımızın 130 milyon dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Tohumluk dış ticareti dengesi -ihracatın ithalatı karşılama oranı- son yıllarda yaklaşık % 60-65 civarındadır. Üstelik ekonominin başka sektörleriyle kıyaslandığı zaman Tohumculuk ürünleri ileri teknoloji eseri ve sürekli gelişim, değişim gösteren; zihinsel yaratım ve sınai mülkiyet hakkı tarafı ağır basan ürünlerdir. Yeni bir çeşidin ıslahı bazı türlerde 10-15 yıl almakta ve riskli yatırımları gerektirmektedir.
Diğer yandan, tohumculuk gibi bitkisel üretimin temeli olan bir sektörü, sadece ihracat/ithalat dengesi açısından değerlendirmek eksik kalacaktır. Bize göre tohumculuk sektörü kendi ekonomik hacim ve parametrelerinin yanı sıra, ülkemizdeki bitkisel üretim rekoltesi, tarımsal verimler, faktör verimliliği, ürün kalitesi, ürün maliyeti, tarımsal ürün ihracatı ve en önemlisi ulusal gıda güvencesine yaptığı katkılar ile de değerlendirilmelidir. Son 30 yılda sağlanan bitkisel üretim artışları, ürün kalitesindeki iyileşmeler, yaş ve işlenmiş sebze ve bazı tarla bitkisi ürünleri ihracatında sağlanan başarılarda tohumculuk sektörümüzün önemli rolü unutulmamalıdır.
Sayın Başkan, kısaca ‘sektörün hedefleri’ dersek…
Etkili ve başarılı bir özel sektör AR-GE kapasitesi geliştirmek, bu konuda kamu ve özel kesim arasında üretken ve işlevsel bir işbirliği sağlamak ve sürdürmek amacımızdır. Bu hususta devletimizden yardım ve destek bekliyoruz. Kendi tohumluğumuzu üretmenin yanı sıra çoğu bitki türlerinde kendi çeşitlerimizi de geliştirebilecek bir aşamaya gelmek istiyoruz. 10 yıl içinde 650 bin ton sertifikalı tohum üretimimizi en az 1 milyon tonunun üzerine, 130 milyon dolar ihracatımızı ise ilk aşamada 500 milyon dolara çıkarmak amacımızdır. Genel olarak istihdam ve kapasiteyi artırmak, sektörün ihtiyacı olan bitki ıslahçılarını yetiştirmek ve Ar-Ge çalışmalarını yaygınlaştırmak temel amaçlarımız arasındadır. Türkiye Tohumcular Birliği ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği olarak, yaptığımız bütün çalışmaların, destek verdiğimiz ve odaklandığımız tüm projelerin ana hedefleri bunlardır.
Son günlerde yağışların mevsim normallerinin altında olması su sorununu tekrar gündeme getirdi. Bu durumu tohumculuk sektörü adına değerlendirebilir misiniz?
2013-2014 kışlık ekim sezonunda (Ekim ayından Ocak ayına kadar) ortalamanın altında bir yağış aldı ve bu durum Çukurova, Orta Anadolu ve Ege Bölgesinin bir bölümü için daha etkili oldu.
Yağış miktarı buğday ve arpa tohumlarının çimlenmesi ve çıkış yapması için yeterli olmadı. Daha önce bu konuda yapılan çalışmalar göstermektedir ki; sonbaharda çıkışın olmaması, normal yağış alınan yıllara göre verimi % 15 oranında düşürüyor.
Ocak ayının sonunda başlayan ve Şubat ayında da devam eden yağışlarla birlikte – hava sıcaklıklarının da yükselmesiyle- bölge genelinde çıkışların devam ediyor. Bu durum bizi ümitlendiriyor.
Mart, Nisan ve Mayıs yağışlarının düzensiz ve yetersiz olması durumunda kuraklığa bağlı verim ve üretim düşüşlerinin beklenebilir. Ülkemizde yetiştirilen kuraklığa dayanıklı buğday ve arpa çeşitleri ilkbahar kuraklığına toleranslıdır. Bu yıl yaşadığımız kuraklık sonbahar kuraklığı olduğu için, bundan sonra gelebilecek yağışlar durumu kurtarabilir.
Yağışlar devam etmez ise, bazı alanlarda, kışlık hububat yerine, Nohut, Mercimek, Yazlık Arpa, Yem bitkileri gibi başka ürünlerin ekilmesi gerekebilir.
Önemli olanın ulusal ekonomi kadar bireysel çiftçi ekonomilerinin de korunmasını sağlayacak tedbirleri almaktır. Bilindiği üzere kuraklık tarım sigortası kapsamında değildir. Devletimizin bu sorunun üstesinden gelmede çiftçilerimize her zaman olduğu gibi yardımcı olmasını bekliyoruz.
Bizler tohumculuk sanayisi olarak, ekinlerin bozulmak zorunda kalınacağı bazı alanlara yazlık bitki tohumlukları sağlayabilecek durumdayız. Ancak burada asıl belirleyici olan o yerlerde sulama imkan ve tesislerinin mevcudiyetidir.
İklim değişikliklerinin tarım sektöründe ortaya çıkaracağı en önemli ihtiyaç suyu daha etkin şekilde kullanacak yeni bitki çeşitlerinin – kuraklığa dayanıklı tohumlukların – geliştirilmesi ve kullanılmasıdır. Ancak bu iş sanıldığı kadar kolay değildir. Konya’da bulunan Kuraklık Test Merkezinde bu konuda çalışmalar yapılıyor. Diğer pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye tohumculuğu da suyun bol yada en azından tatmin edici seviyede olduğu tarım sistemlerine göre kendisini tasarımlamıştır. Kuraklığa, hastalığa, diğer başka stres şartlarına dayanıklı yeni çeşitlerin ıslah edilmesi uzun süren ve pahalı Ar-Ge çalışmalarını gerektirmektedir. Bugün ülkemizde, kurağa nispeten dayanıklı olan ve hemen üretime sokabileceğimiz çeşitlerin geliştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Aslında bu tip çeşitler bütün dünya ölçeğinde hissedilen bir ihtiyaçtır.
Söyleşi: Deniz Toprak
Fotoğraf: TÜRKTOB Arşivi
USİAD Bildiren Dergisi 71. Sayında yayınlanan söyleşi
Derginin 71. sayısını okumak için tıklayınız
www.usiad.org.tr