“Dudullu OSB’nin Türkiye Ekonomisine Katkısı 2 Milyar Dolar”

USİAD Bildiren

Dudullu OSB Bölge Müdürü Murat Fırat: “Dudullu OSB’nin Türkiye Ekonomisine Katkısı 2 Milyar Dolar”

Yüzde 100’e yakın doluluk oranıyla yaklaşık 30 bin kişinin istihdam edildiği ve Fabrikalar Bölümü, DES, İMES, KADOSAN Sanayi Siteleri olmak üzere toplam dört bölgeden oluşan İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi (İDOSB), 1977 yılında planlandı ve 1983 yılında faaliyete başladı.

Toplam 265 hektar alana sahip olan organize sanayi bölgesi, üç kooperatif yapı ve 150 hektar alana sahip fabrikalar bölgesinden oluşuyor. Yakınındaki sanayi alanlarıyla beraber yaklaşık 50 bin kişiye istihdam sağlayan bölgede ülke ekonomisine yaklaşık 2 milyar dolarlık katma değer sağlanıyor. Türkiye’nin toplam ihracat hacminin yaklaşık yüzde 2’si gerçekleşiyor. Faaliyetteki kreşi, yürüttüğü spor kompleksi, eğitim gibi sosyal ve kentsel projeleri, üniversite-sanayi işbirliğini öne çıkaran teknopark projesi ve kuruluşunda rol oynayacağı yeni bir OSB’yle kabına sığamayan Dudullu OSB, gerçek anlamda bir endüstriyel cazibe merkezi. Dudullu OSB Bölge Müdürü Murat Fırat bölgenin hacmini şöyle özetliyor: “Üretim var, alışveriş var, hizmet de var. 265 hektar üzerine kurulu Dudullu OSB, üç kooperatif ve bir fabrikalar bölgesinden meydana gelmiştir. Üç kooperatifte 2.500 tane KOBİ var. Bölgedeki KOBİ’ler geçen yıla göre zor bir dönem yaşadılar. Fabrikalar bölgesinde 146 orta ve büyük işletme var ve boş fabrika yok. Hepsi faal durumda. Kooperatiflerde ise sirkülasyon çok fazla. Bu sirkülasyonun nedeni üretim modellerini ya da hizmet modellerini geliştirememeleri.”

Öncelikle Dudullu OSB’deki üretim hacminden bahseder misiniz?

İlk sekiz aydaki tüketimimizde geçen seneye göre yüzde 2 düşüş var. Bu da büyümenin geçen yıla göre daha düşük kalmasının bir sonucu. Büyüme ikinci çeyrek için yüzde 4,4 olarak açıklandı. Ancak ben bölgemizde bu büyümeyi göremiyorum. Fabrikalar çalışıyor ama bazı yurtdışı bağlantılarında azalma olduğunu biliyorum. İhracata dönük çalışan fabrikaların bazıları terminlerinde sorun yaşıyor. Nedeni Sayın Babacan’ın da söylediği gibi, dış talepteki düşmedir. Babacan her konuşmasında temkinli olun, kriz biraz daha sürecek diyor. Ancak bu söylemin ardından yüzde 4,4 büyüme rakamının açıklanmasını da bir yere koyamıyorum.

“SANAYİCİMİZ KRİZE ALIŞTI”

Bölge sanayicisinin durumu nedir?

Bizim sanayicimiz krizlere alıştı. Bölge’de elektrik tüketimimiz ayda yaklaşık 20 milyon kilovatsaat, 2013’te 9 günlük kurban bayramı tatili olmasına rağmen tüketimimiz yine 19 milyon kilovatsaatlere çıktı. Ancak sanayicimiz sıcak para sıkıntısı çekiyor, ödemeleri düzensiz. Aynı sıkıntıyı kendi pazarı içerisinde de yaşıyor, ancak çekler konusunda geri dönüşler söz konusu değil, çek sıkıntısı geçmişte yaşandığı gibi yaşanmıyor.

Peki, tek sektöre dayalı OSB’ler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bir sektöre dayalı OSB fikri gelişmiyor ve uygulamada karmaya dönüşüyor. Sektör gerilediğinde OSB de gerilemeye başlıyor. Sadece tarım ve hayvancılık için ihtisas OSB olabilir.” Islah OSB kavramına da değiniyor: “OSB’lerin dışında kalan sanayi tesislerini toplamak için geliştirilmiş bir kavram. Hadımköy ve Lüleburgaz’da iki model var. Sanayi tesislerinin aralarında kilometrelerce mesafe var ama OSB demişler. Yeni altyapı ve çevre yatırımları gerekir. Bunun için kaynak bulmak zor. Sanayiciye yeni aidatlar yüklemek de olmaz. Sorunun kaynağında belediyelerin OSB olan yerde başka sanayi tesislerine gelir elde etmek için izin vermeleri yatıyor. Sonra çevre kirliliği başlayınca sanayiciye buradan git deniyor.

Dudullu OSB’nin şehrin içinde kaldığına dair eleştiriler yapılıyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, eleştiriler var ama İstanbul ve Kocaeli’de il sınırı belediye sınırı aynı zamanda. Mücavir alan kavramı kalmadı. Bu yüzden bu iki ildeki sanayi tesisleri şehrin içindedir diyebiliriz. Burada yaklaşan en büyük sorun konut alanlarının yanıbaşımıza kadar gelmesi. Fabrikaların gürültüsünden yakınanlar var. Ancak burası bir sanayi bölgesi. Aşağıda derelerin kirletildiğinden şikâyet edenler var. Ancak derenin suyu bize geldiğinde yaptığımız ölçümlere göre kirlenmiş olarak geliyor. Bizden önce kirletilmiş oluyor. Bölgemizde atık suları ve yağmur suları ayrı sistemlerle boşaltılıyor. Fabrikalarımızda ön arıtmalar var. İSKİ bu suları alıp Küçüksu’daki arıtma tesisine gönderiyor.

“DUDULLU OSB’NİN TAŞINMA HABERİ GERÇEK DIŞIDIR”

Basında Dudullu OSB’nin taşınacağı şeklinde haberler çıkmıştı. Böyle bir durum var mı?

Bir balon haber uçurdular. Hürriyet Gazetesi’nde bir muhabir ‘İkitelli OSB ve Dudullu OSB taşınıyor’ diye bir haber yaptı. Ama bizim haberimiz yok taşındığımızdan. Biz o muhabir hakkında dava açtık. Tekzibimiz, haber gazetenin internet portalında yapıldığı için gazetede yayımlanmadı. Bu asparagas haberi telin etmek için ilan verdik, afişler astık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tamamıyla sanayiyi İstanbul dışına çıkarma hedefi var aslında. İBB Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’nin 2006 yılında hazırladığı çevre düzen planında İstanbul için sanayi öngörülmedi. ‘İstanbul artık kültür, turizm ve ticaret merkezidir, sanayiye ihtiyacı yoktur’ dendi. Bu, kentten habersiz kenti yönetenlerin düşüncesiydi. İstanbul’da sanayinin toplam istihdamdaki payı yüzde 32. Bu oran kısa bir süre önce 30’du. Bu da sanayinin azalmadığını, tersine arttığını gösteriyor. Bu yüzden sanayiye olumsuz bakılmamalı, onu geliştirecek başka önlemler alınmalı. Büyükşehir bunu yapmalı. Sanayi Ergene bölgesine taşınsın diyenler var. Islah edilecek bölgeye sanayiyi nasıl göndereceksiniz. Çerkezköy dolu, Gebze dolu, gidilecek bir yer yok. Sanayi şehir dışına gitsin demek fabrikalara kilit vurun demektir. 2010 yılında 1/100.000’lik planda Büyükşehir Belediyesi görüşünü değiştirdi. ‘Sanayi de olmalı’ dedi. Ama plana bizi, Elmalı Baraj havzasını kirlettiğimiz savıyla koymadılar. Ancak İSKİ’nin kuşaklama kolektörleri sayesinde Elmalı havzasının kirlenmesi söz konusu değil. Aslında sorun İstanbul’un bugünkü nüfusu kaldıramamasıdır. Bunun için önlemler alınması gerekiyor. Siz köprü yaparsanız daha fazla nüfusu buraya çekmiş oluyorsunuz. Ayrıca yerin altını da daha fazla kullanmak lazım. Büyükşehir politikasından öte Hükümet politikası olması lazım.

Şu an yürütülen veya ileri bir zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleriniz nelerdir?

Dudullu sanayicisinin Düzce’de hayata geçirdiği bir OSB çalışması var. Önümüzdeki günlerde kuruluşu tamamlanacak Düzce 3. OSB, Dudullu sanayicisi, Düzce sanayicisi ve yerel yöneticileriyle birlikte kurulacak. Yaklaşık 250 hektar üzerine Düzce’nin Çilimli ilçesinde kurulacak OSB’nin yer seçimi tamamlanmak üzere. Sınırları tespit ediliyor, kamulaştırma çalışmaları başlayacak. Bölgedeki sanayi parsellerinin en az 5 dönüm ve katları büyüklükte olması planlanıyor.

Türkiye’nin en büyük kreşini açtık. Bir yıl oldu açalı. Mekân büyüklüğü, nitelik ve kontenjan açısından Türkiye’nin en büyük kreşi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasındaki protokole göre tüm OSB’lerde kreş açılması kararlaştırılmıştı. Bunu yapan ilk biz olduk. Birçok öğretmeni var, birçok etkinlik düzenleniyor. İçinde havuz var, hayvanat bahçesi var. Göstermelik bir kreş değil. Yaklaşık 5 bin metrekare açık alanı ve 5 bin metrekare de kapalı alanı olan, yeşillikler içinde bir kreş. Yoğun bir başvuru var. Sadece OSB’ye değil dışarıya da hizmet veriyor. Kreşimizle iddialıyız.

Bizim bir de üniversite projemiz var. Özel meslek lisesi ve yüksekokul projemiz de var. Bunun için çalışmalarımız sürüyor. Bu amaca yönelik olarak önce bir eğitim vakfı kurulacak. Ana sınıfından üniversiteye kadar bir organizasyonu oluşturmaya gayret ediyoruz. Eğitim kalitesini yükseltecek, devlet katkısını artıracak bir modeli geliştirmek gerekiyor. Türkiye’de sanayinin gelişimi altmış yıllıktır. Altmış yıllık sanayi kuruluşu sayısı da bir elin parmağını geçmez. Üniversitelerimizin daha uzun ömürlü olmasını sağlamak gerekiyor.

Amaç sanayide ihtiyaç duyulan iş kollarına yönelik bölüm açmak ve buna göre öğrenci yetiştirmek. Sadece üniversitemiz var demek doğru gelmiyor bana. Bu yönde Alman meslek okulları ile diyaloglarımız var. Bize faydalı olacak bir modeli oluşturmaya çalışıyoruz. OSB’nin mülkü olan 50 dönümlük yer var. Böylece öğrencilerimiz sanayicilerimizin deneyimlerinden OSB içinde bulunmanın avantajıyla yararlanacaklar. Stajlarını da burada yapacaklar. Üniversite-sanayi işbirliği bir ütopyadır Türkiye’de. Sanayici istese de üniversiteler bundan geri durur. Ar-Ge faaliyetleri üniversitelerimizde daha çok bireyseldir. Bu proje çerçevesinde vakıf kurmak için çalışmalara başladık. Almanya’da 5 teknik okulun rektörleriyle diyaloglarımız sürüyor, projemiz uzun vadede şekillenecek.

Sanırım teknokentlerle ilgili de bir çalışmanız var?

Evet, bu yönde de bazı çalışmalarımız var. Ar-Ge destekleri ve sigorta prim destekleri var teknokentler için. Bunlar devam ederse işler yürür. Benim daha çok odaklandığım konu girişimci eğitimi. Buna destek olunursa istihdam daha kolay gelişir. Bir projem var diyen girişimcilerin önü açılmalıdır. Öyle insanlar var ki kafasında bir model ve proje var ancak sermayesi yok. Biz geçen yıl iki bin kişiye girişimcilik eğitimi verdik. Desteği de devlet verecek. Ancak şöyle bir handikap çıkıyor ortaya. Girişimci önce harcamaları yapacak, sonra faturalarını getirecek, ancak ondan sonra devlet bunların bir kısmını girişimciye destek olarak ödeyecek. Girişimcinin sermayesi olsa neden destek istesin ki. Bu modelin değişmesi lazım. Var olan destekten yararlanabilecek girişimci sayısı, girişimci eğitimi alan yaklaşık 60 bin kişinin ancak yüzde beşi. Çok düşük bir oran. Daha çok destek verilmeli.

 

Söyleşi ve fotoğraflar: Deniz Toprak

USİAD Bildiren Dergisi 72. Sayında yayınlanan söyleşi

Derginin 72. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.org.tr