Devlet Üretici Sorunlarına Karşı Daha Yapıcı Çalışmalar Yapmalı

USİAD Bildiren

Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman: “Devlet Üretici Sorunlarına Karşı Daha Yapıcı Çalışmalar Yapmalı”

Tirebolu Ziraat Odası Başkanı Erim Yaman çay ve fındığın durumunu USİAD Bildiren Dergisine değerlendirdi. Fındık denildiğinde ilk akla gelen şehir olan Giresun’da Tirebolu çayı ve fındığı herkesçe bilinir oldu. Biz de USİAD Bildiren Dergisi olarak hem hasada tanık olmak hem de Giresun’un Tirebolu ilçesinde yetişen ürünlerin kalitesini yerinde görmek için bölgeye geldik.

Tirebolu’nun Karadeniz’in diğer bölgelerinden farklı olmasının sebeplerini ve üreticinin durumunu ise Oda Başkanı Erim Yaman ile konuştuk. Yaman, üreticiyi bilinçlendirici çalışmalar yapmalarına karşın kalıcı sonuç elde etmeleri için devletin üretici sorunlarına daha kalıcı çözüm bulması gerektiğini belitti.

Erim Yaman ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi ilginize sunuyoruz.

Tirebolu’da yetişen çay ve fındığın diğer Karadeniz bölgelerine nazaran daha kaliteli olduğu söyleniyor. Bunun sebebi nedir?

Tirebolu iklimi Iğdır Ovası’nda görülen mikroklima iklim yapısına sahip olan Karakaya Vadisi’nde bulunuyor. Bu vadide yetişen başta çay ve fındığı dünya biliyor. Fındıkta en kaliteli beyazlama oranı Karakaya Vadisi’nde yetişen fındıktadır. Fakat ne yöre insanı olarak ne de kurumlar olarak fındığı yeteri kadar tanıtamıyoruz. Bu da en kaliteli fındığın bizde olması sadece literatürde kalıyor. Satış aşamasına gelindiğine maalesef bu üne sahip değil.

Çay konusuna geldiğimiz zaman ise mikroklima iklim etkisi görülen Tirebolu, Karadeniz’in diğer bölgelerine nazaran daha fazla güneş alması ve bunun sonucunda çayın yapraklarından diğer yörelere göre daha iyi verim alınması buranın çayını özel kılıyor. Tirebolu çayının aroması Karadeniz yöresinin en iyi çaylarından biridir. Tabii bu bölgenin toprak yapısının tarıma elverişli olması ve Tirebolu Çaykur fabrikasının çay işleme teknolojisinin iyi olması Tirebolu çayını en çok tercih edilen çaylardan biri yapıyor. Hatta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlerde yaşayıp yazın Tirebolu’ya ya da köylerine gelenler döndüklerinde bir yıllık ihtiyaçlarını karşılayacak kadar çayı da yanlarında götürüyorlar. Buda yöre çayının bilinirliğinin artmasına sebeptir.

“42 NUMARA ARTIK BİR TİREBOLU MARKASI”

Peki, Tirebolu çayına “42 Numara” denmesinin bir sebebi var mı?

Tirebolu çayına 42 Numara denmesinin sebebi;  Kurtuluş savaşı sırasında 42. Alay komutanının Tirebolulu Koramiral Şükrü Okan olması ve bundan dolayı devletin buraya 42 Numaralı Tirebolu Çay Fabrikasını kurmasıdır. Bir başka sebep olarak Tirebolulu bir müteşebbisin Tirebolu 42 isimli çay işleme tesisi kurup bunu markalaştırmasıdır. Bundan dolayı Tirebolu çayı her yerde 42 numara olarak bilinir.

Çay ve fındık konusunda Ziraat Odası olarak çalışmalarınız var mı?

Çay konusunda önümüzdeki dönemlerde çalışmalara başlamayı düşünüyoruz fakat fındık konusunda “örnek bahçe” isimli çalışmamız mevcut. Örnek bahçe dediğimiz ise farklı arazi yapısına sahip 6 farklı bahçede deneme alanları oluşturup fındık ağaçları ektik. Alanlarında uzman ziraat mühendisleri ağacın dikiminden, bakımına, budamasından fındığın hasadına kadar her alanda modern ve bilinçli yetiştiricilik yapmak için eğitimler veriyor. Örnek bahçelerde çalışmalar yapılırken ilk önce o arazi yapısına sahip alanda fındığı olan üreticiler çağırılıyor ve aşama aşama doğru bir şekilde nasıl fındık yetiştiriciliği yapılır gösteriyorlar. Amacımız bu yörede bilinçsiz yapılan fındık yetiştiriciliğinin önüne geçmek ve verimini arttırıp gelecek kuşağa daha iyi fındık alanları bırakmaktır.

“ÜRETİCİ GELENEKSEL YÖNEMLERİ DEVAM ETTİRMEDE ISRARLI”

Bölge üreticisiyle nasıl bir iletişim ve etkileşim halindesiniz?

Tirebolu Ziraat Odası olarak bölge üreticisine danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Üreticiyi bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarımız mevcut. Bununla ilgili sık sık köylere gidip seminerler veriyoruz. Yukarıda da değindiğim gibi örnek bahçe uygulamasıyla gelişen tarım teknolojilerini üreticiye adapte etmeye, bilgilendirmeye çalışıyoruz. Tabii Türkiye’de yeni bir iş yapılırken bunun sancılarını çekmek artık olağan bir durum oldu. Şöyle ki; danışmalık hizmetimiz sırasında hem üretici bazında olsun hem de biz ziraatçiler bazında olsun sıkıntıları oluyor. Üretici başta yeniliğe açık olmaması ve atadan, dededen kalma usuller ile faaliyetine devam etmek istemesi eğitimlerin sancılı geçmesine sebep oluyor. Bizler de ise yapılan çalışmaların ve çağın gerektirdiği şekilde üretime geçilmesi gereğini çiftçiye indirmede gerçekten sorun yaşıyoruz.

Tabii bir de şu var ki; yöre halkı bilgiye aç durumda. Kendisinin gelirini arttıracak ve daha iyi işleri nasıl yapacağını anlatacak birinin peşinde gitme durumundalar. Ama önemli olan doğru zaman ve yerde o insanı yakalayıp bilinçli tarımı öğretmek ve hem kendisine hem de ülke ekonomisine faydalı olma yolunda önünü açmaktır.

Geçtiğimiz aylarda yaşanan don olayı birçok tarım ürününe zarar verdi. Peki, fındığı ve çayı nasıl etkiledi?

30 Mart akşamı ne yazık ki Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan don olayı yüzünden birçok tarım alanı zarar gördü, ürünlerde yanmalar oldu. Bundan Tirebolu’daki fındık bahçeleri de ciddi ölçüde etkilendi. Bir de üstüne asma bitkilerde özellikle üzümlerde görülen külleme hastalığının fındığa bulaşması bu yıl verimi önemli ölçüde düşürdü. Doğa karşısında çok yapılacak bir şey yokken bir de üstüne hiç beklenmedik bir şekilde külleme hastalığının gelmesi üreticinin elini kolunu bağladı. Ne kurumlar bazında ne de zirai ilaç üreticileri bazında bir araştırma olmadığı için buna çare de bulunamadı. Bu yıl 0-250 rakım arası fındık bahçelerindeki ürünlerde yüzde 60 oranında yanık görüldü.

Çay ise her dem yeşil bir bitki olduğu için ve 3 yılın 3 dönemi (sürgün) toplandığı için fındık kadar etkilenmedi. Mart ayında yaşanan don olayı sebebiyle üretici gübreleme dönemini Nisan ayına sarkıttı ve bu da çayın kampanya döneminin 15 gün kadar gecikmesine sebep oldu. Rekolte bakımında ton bazında 200 kilogram kadar bir düşme oldu ama bunu Temmuz ayındaki sürgünde geçen yıla göre biraz fazla daha verimli geçeceği için dengelemiş oldu. Bu yıl çay üreticisi için ciddi bir kayıp söz konusu değil fakat fındık önemli ölçüde etkilendi.

“ZOR DURUMDA OLAN ÜRETİCİLER İÇİN YENİ ÇÖZÜMLER GETİRİLMELİ”

Üreticiyi destekleme konusunda devletin çalışmaları yeterli mi sizce?

Üretici açısından bakarsak yetersiz fakat devlet açısından bakarsak fazlasıyla destek veriliyor. Bunun sebepleri var tabii ki. Bunun başında çay tarlalarını ruhsata bağlama işi geliyor. Devlet üreticinin tarlalarını kayıt altına almak için ruhsat sistemini getirdi. Fakat miras yoluyla bölünmüş tarlalarda hak sahipleri birden arttı. Büyük şehirleri kendi hayatını devam ettiren; memurluk, esnaflık yapanlar birden çay üreticisi oldu. Bu sebeple devlete bağlı üretici arttı ve asıl üreten ise gerekli desteği alamadığı için sistem aksamaya başladı. Bir diğer sebep devletin ürün bazlı değil alan bazlı destekte bulunması. Ürün bazlı destek olmayınca da bu sefer üretici yeni tarım metotlarını kabullenmiyor. Arazisi geniş olan iyi destek alıyor ama küçük arazisi olan ise yeterli destek almadığı için yeni ürünlere yönelme konusunda isteksiz davranıyor.

Ruhsat sisteminin üreticiyi zorda bıraktığını söylediniz. Peki, çözüm olarak neler yapılabilir?

Çözüm olarak bugün Güney Doğu Anadolu’da da uygulanan ve önemli ölçüde başarı sağlanan “Toplulaştırma çalışmaları” yapılabilir. Toplulaştırma çalışmaları nedir diyecek olursanız: Miras yoluyla bölünen arazinin bölgede ikamet eden üretici üzerinde toplanarak devlet desteğinin ve ürün faaliyetlerinin bir yerde toplanmasıdır. Bugün Karadeniz’de de toplulaştırma çalışmaları yapılabilir, miras yoluyla bölünmüş araziler toplanıp aile kooperatifleriyle bölgede ikamet eden üreticiye devredilebilir. Böylece devlet desteğini asıl üretici alacağı için üretim ve verim daha iyi olacaktır.

“ALTERNATİF ÜRÜN İÇİN PAZAR OLMASI GEREKİR”

Bölgede fındığa alternatif ürün yetiştirilebilir mi?

Fındığa alternatif ürün yetiştirilemez çünkü fındık alternatifi olacak bir ürün değil. Fındık daha fazla destek alması gereken bir ürün. Bugün İç Anadolu’da üretici buğday, aspir ve şeker pancarı yetiştiriyor. Öncelikle bölgede sanayi açısından işlenebilecek bir ürün olmalı. Yoksa alternatif ürünler üretilir ama bunu üretici pazarlayacak, satacak bir mecra bulamadığında ne yapacak! Bakın burada alternatif ürün diye kivi yetiştirilmeye başlandı, sonuç ne oldu: Üretici kendi tüketeceği kadar üretir duruma geldi. Çünkü bunun pazarlaması ve sanayi anlamında bir girişimi olmadığı için buranın halkı gene çay ve fındık üretimine ağırlık vermek durumunda kaldı.

Trabzon Ticaret Borsası geçen yıl kaliteli fındık için “fındığı dalından değil yerden toplayın” şeklinde bir kampanya başlattı. Bu kampanyayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fındık sert kabuklu bir meyvedir ve tam olgunlaştığı zaman yere düşer. Yani iç dolgunluğu tam anlamıyla tamamlandıktan sonra yere düşer. Bir de döllenme zamanında tozlaşma yeterli oranda gerçekleşmemişse boş fındık olarak yere düşer. Boş fındık zaten hasattan 15-20 gün önce dökülmeye başlar ve üretici bunu bildiği için sepetine buları koymaz. Hasat zamanı olgunlaşıp yerden toplanan fındık en doğru olanıdır çünkü yeterince olgunlaşmıştır ve ağaçtan toplanmadığı için dallara verilen zarar en az seviyededir. Sonuç olarak gelecek hasat döneminde en iyi verim alınmasını sağlar yerden toplamak. Değinmek istediğim bir başka konu yöremizde iş gücü artık giderek azalmaya başladı. Gençlerimiz büyük şehirlere göç ettiği için köylerde yaş ortalaması 50-55’i buldu. Bu sebeple hasat için dışarıdan işçiler gelmeye başladı. Buda farklı bir sorun doğurmaya başladı; fındığı ilk defa burada gören işçi yeterli bilgisi olmadığı için fındığı gelişi güzel toplayarak bilemeden ağaçlara zarar vermeye başladı. Buralarda iş gücü ve bilinç durumu da önemli sorunlardan biri.

 

Söyleşi ve Fotoğraflar: Deniz Toprak

USİAD Bildiren Dergisi 75. Sayında yayınlanan söyleşi

Derginin 75. sayısını okumak için tıklayınız

www.usiad.org.tr