“Gıda Sektöründe Tekelleşme ve Yabancılaşmadan Kimler Kaybediyor?” ve “Gıda Perakendeciliğinde Tekelleşme ve Yabancılaşma Ne Alemde?” başlıklı yazılarımda, sırasıyla, küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin, bir başka deyişle üreticilerin, küçük ve orta ölçekli gıda firmalarının ve dahi tüketicilerin kayıpta olduğunu belirtmiş, buna koşut olarak çevre sağlığı, gıda güvenilirliği ile küresel ısınma gibi sorunların ortaya çıktığına, beslenme açısından da tek tip insan oluşturma ve farklı kültürlerin yok edilmesi konusuna değinmiştim.
Yazılarımı sonlandırırken ise “Kimilerinin varolan tekelleşme ve yabancılaşmadan kurtulamayacağımızı söyler duruma geldiğini, Rahmetli Prof. Dr. Ünsal Oskay Hoca’nın bu tür durumları, “Celladına Aşık Olmak” olarak değerlendirdiğini, buna bilindiği gibi “Stockholm Sendromu” da denildiğine” işaret etmiştim.
Birbirini izleyen “Gıda Sektöründe Kooperatifler Neden Öne Çıkmalı?”, “Gıda Üreten Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Nasıl Desteklenmeli?” ve “Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri” adlarında üç yazımda ise “Gıda Sektöründe ve Perakendeciliğinde Tekelleşme ve Yabancılaşmaya Karşı Çıkış Yolları”nı özetlemek istiyorum.
Gıda Sektöründe Kooperatifler Neden Öne Çıkmalı?
Bilindiği üzere gıda sektörü ve organize gıda parakendeciliğindeki üretim ve pazarlama etkinliklerinde de görev yapan üç tip kuruluş var. Bunlar; Kamu Kuruluşları, Özel Kuruluşlar(Birim İşyerleri/Firmalar, Kollektif Girişimler, Şirketler) ve Kooperatifler olarak sıralanabilir.
Bilimsel açıdan olduğu kadar yurt ve dünya gerçekleri açısından öne çıkarılması gereken kuruluşların başında, giderek yaygınlaşan bir şekilde kooperatifler olduğu biliniyor. Birleşmiş Milletler’in 2012 yılını “Kooperatif İşletmeler Daha iyi bir Dünya Kurar.” sav sözüyle “2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı” İlan etmesi rastlantısal değildi.
Kooperatif (Koop),bireylerin tek başlarına yapamayacakları ya da birlikte yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi bir biçimde yapmak üzere ekonomik güçlerini bir araya getirmeleri şeklinde tanımlanabiliyor.
Kooperatifçiliğin temel amacının, katma değeri yaratarak artı değerin üreticinin kalmasını sağlamak ve böylece tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe üretkenliğin artırılması yanında üretici emeğinin değerlendirilmesi, gelirin daha adil paylaşımı ile dar gelirli tüketicinin korunmasını sağlamak olduğu söylenebilir.
Katma Değer ve artı değeri izin verirseniz gıdadan bir örnekle basite indirgeyerek açıklayalım:
- Çiftçi, toprağı işler ve/ya da hayvan yetiştirir, sebze, meyva ya da süt üretir ve aracı ya da sanayiciye satar. Çiftçinin sattığı ürün, örneğin süt peynire işlenir ve değeri artar. Peynir tüketiciye pazarlanır.
- Örneğin,1 kg. kaşar peyniri elde etmek isteniyor. Ortalama 10 litre sütten 1 kg kaşar yapılabilir. 10 litre süt için çiftçiye 10 TL para ödensin (Girdi) ve elde edilen kaşar 20 TL’ye satılsın (Çıktı).Bu durumda çıktı ile girdi arasındaki farka, bir başka deyişle yaratılan değere Katma Değer diyoruz. Örneğimizde yaratılan Katma Değer=20-10=10 TL’sıdır.
- Devam edelim,10 TL’lık katma değer yaratan bir kg. peynir üretimi için 1 TL işletme gideri (İşçilik, enerji, paranın faizi, amortisman vb.) olsun. Katma değerden işletme giderlerinin çıkarılmasıyla elde edilen farka da Artı Değer diyoruz. Bu sonuca göre Artı Değer=10TL-1TL=9 TL’dır.
İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. Artı değer kimde kalacak ve kullanılmasına kimler karar verecek?
Kooperatif sektöründe elde edilen Artı Değer, üreticide kalacaktır.
Kooperatifler ile Şirketler arasındaki Farklılıklar Nelerdir?
- Şirketlerin amacı, yatırılan sermayeden en yüksek düzeyde kar sağlamaktır. Bunun için ham madde üreticilerine ve işçilere olabildiğince az ödemeye, tüketicilere de daha fazla ödetmeye çalışırlar. Şirketlerin sosyal amacı çok sınırlıdır.
- Koop’larda sosyal amaç kuruluşun temel felsefelerinden biridir.
- Koop’larda mülkiyet ve işletme görevi, ortaklar tarafından yüklenilmiştir.
- Şirketlerde kar, ortakların sermaye katılım payına; koop.’larda ise kar, ortakların yapmış oldukları işlem esasına göre dağıtılır.
- Şirketlerde ortaklar birbirlerini tanımayabilir, hisse senetleri serbest piyasada alınıp satılabilir. Koop’larda ise, ortaklık senetleri kooperatifin onayı ile devredilebilir.
- Şirketlerde, birey ya da aile, şirket sermayesinin % 50’sinden fazlasına sahip olduğu takdirde, şirkete egemen olur. Koop’larda ise bir bireyin sahip olabileceği ortaklık sınırı, yasa ile sınırlandırılmıştır.
- Şirket yönetiminde bireyler, sahip oldukları sermaye payına göre egemenlik kurarlar. Koop’larda ise, ortaklık payı ne olursa olsun her kişinin bir oyu vardır.
- Koop’lar, birey ya da toplulukları tekelleşme ve yabancılaşmaya karşı korur.