Zeytinde hasat tarihi yaklaşırken, ihracatı yıllık 92 bin tonlardan 7 bin tona gerileten koşulların bu sezon yaşanmaması için önlem alınması istendi.
Bu sezon 7 bin tona gerileyen ihracat miktarı ile tarihinin en kötü sezonunu yaşayan zeytinyağı ihracatçısı, yaklaşan yeni sezonda benzer sıkıntılar yaşamamak adına bazı önlemlerin alınmasını istiyor. İç piyasada 3 sezondur yüksek seyreden fiyatın son aylarda 11 TL/kilogram ile uluslararası piyasada rekabet edilebilir seviyeye geldiğini vurgulayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, hammadde tedariki ve fiyat konusunda yeni sezonda olumlu beklentiler içinde olduklarını söyledi.
Birliğin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Emre Uygun ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı M. Kadri Gündeş ile birlikte gazetecilerle bir araya gelen Davut Er, sektörü değerlendirdi.
Dünya gazetesinden Sedat Alp’in haberine göre, Türkiye’de zeytin ağacı varlığının 15 yılda 90 milyon adetten 170 milyon adete çıkarılmış olmasına rağmen bu sezon hammadde sıkıntısı yaşandığına dikkat çeken Er, tahmin edilen ağaç varlığının karşılığı kadar hammadde bulunmamasının ülkedeki gerçek ağaç varlığı konusunda soru işareti yarattığını ve kısa sürede resmi olarak zeytin ağacı envanterinin yeniden çıkarılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’de her hasat döneminde zeytin fiyatının arttığına dikkat çeken Er, “Sezon başında İspanya ve Yunanistan’da yaklaşık 9 TL, Mısır’da 6 TL olan zeytinyağının litresi Türkiye’de 14 lira seviyesinde olması nedeniyle ihracatımız bir sezonda 93 bin tondan 6 bin tona düştü. Japonya, Singapur ve Çin pazarlarını kaybettik. Üyemiz olan 10 ihracatçı firma sektörü bıraktı. Yüksek fiyat iç piyasada da tüketimin yüzde 30 gerilemesine yol açtı” dedi.
Davut Er, iç piyasada zeytinyağı fiyatının litrede 11 TL’ye kadar gerilediğini ve bunun uluslararası piyasalarda rekabet sağlayan bir seviye olduğunu vurgulayarak, “Ancak bu sezon için fiyat uygun olsa da alıcı yok. Çünkü ihracat bağlantıları yapıldı. Alıcı firmalar rakiplerimizle sözleşmelerini yaptı. Market rafına baktığımızda bu fiyat düşüşünün etikete yansıdığını da göremiyoruz. Çünkü raftaki ürünün maliyeti daha yüksek. Sonuç olarak kimsenin işine yaramayan bir durum oluştu. Fiyat düşük ama alıcı yok. Yüksek fiyat beklentisi ile piyasaya sürülmeyen yağın önemli bölümü yeni sezona stok olarak devir edilecek. Hammadde temininde sorun yaşanmaması durumunda gelecek sezon 20-25 bin tonluk ihracat miktarına ulaşabiliriz” diye konuştu.
Yanlış zeytin türleri dikildi
Birçok bölgede yanlış zeytin türlerinin dikildiğini, Çukurova gibi taban arazilere dikilen Gemlik tipi zeytinlerde hastalık görülmesiyle verimin istenen seviyeye ulaşmadığını bildiren Er, bazı üreticilerin ağaçlarını söktüğüne şahit olduklarını ifade etti. Er, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin üretimini arttırmaya yönelik üreticilere sağladığı teşvikin, yeni zeytin çeşitlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesini ve zeytin üretimi yapılan bölgelerdeki iklim şartlarına uygun çeşitlerde zeytin plantasyonuna destek sağlanmasını istedi. Er, Yunanistan’ın 20 yıl önce budama-tıraşlama yöntemiyle ağaçlarını gençleştirerek zeytin verimini 4 kat arttırdığına dikkat çekerek, Türkiye’de de üreticiye, ağaçlarını tıraşlamaya teşvik edici desteklerin verilmesini önerdi.
Destek 2 katına çıkarılsın
Davut Er, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü verilerine göre Türkiye’de ağırlıklı Hazine ve orman arazilerinde olmak üzere 80 milyon civarında delice zeytin ağacı bulunduğunu, bunların en az yarısının aşılanabilir ve ekonomik anlamda değerlendirilebilir durumda olduğunun tahmin edildiğini belirterek, şu önerilerde bulundu:“Bu ağaçların bulundukları yörelerdeki üretici ailelerinin kullanımına tahsis edilip, yöreye uygun türlerle aşılanması gerekiyor. Devletin zeytin ve zeytinyağına verdiği desteklerin iki katına çıkarılmalı, çeşitliliği destekleyecek şekilde destek mekanizmaları ürün bazında oluşturulmalı. Devletin zeytinyağı üreticisine verdiği prim kilogramda 2.5 TL’ye, tane zeytinde de kilogramda 50 kuruşa çıkarılması, üreticinin arazilerine ve zeytin ağaçlarına daha iyi bakmasını ve bu sayede verimin artışını sağlayacaktır.Ülkemiz ağaç varlığının yeterli düzeye çıkartılması halinde uygun ve istikrarlı fiyata ürün elde edilmesi sağlanacak,, bunun da iç tüketime ve ihracata olumlu yansıması olacaktır. Başta AB üyesi üretici ülkelerle rekabet edebilmek için ihracatçıya şu an verilen primlerin 2 katına çıkarılması lazım. Private Label için de markalı/ambalajlı ürüne sağlanan desteğin en az yarısı kadar prim verilmesi gerekir.”